![]() (örn. utangaç ve bununla ilikili olarak otonom sinir sistemi kolay uyarilan çocuklar) sosyal çevreye olan duyarliliklarinin daha yüksek olmasi ile birlikte davranilarini ve fizyolojik tepkilerini izleme ve sinirlama becerilerinin yetersizlii ile açiklanmaktadir. pasitesi erken dönemdeki geliimin önemli bir bileenidir. Bebeklerin onlara bakim veren ki- ilerle, öncelikle anneleri ile etkileimleri, yaa- min ilk aylarinda duygularla ilgili deneyimleri ve bunlarin ifade edilmesini yönlendirmekte ve ekillendirmektedir. Daha sonraki dönemde ol- gunlamanin ilerlemesiyle birlikte çocuun duy- gusal deneyimlerini düzenlenmek için kendisi- ne bakim veren kiiye baimlilii azalir ve kendi kendine kontrolü salayabilmesi artar. Kendini kontrol edebilme kapasitesindeki bireysel fark- liliklar zihinsel ve fiziksel iyilik halinin önemli bir belirleyicisidir. Bilim çaindan 250 yil önce Thomas Sydenham "sinirsel bozukluklarin" ne- deninin kismen "bedenin bize doa tarafindan verilen mizaç" ile ilgili olduunu yazmitir. B¶REYSELLEéME li olarak yaamin erken döneminde çok uzun süren bir çaresizlik ve tümüyle baimli olma deneyimi yaamaktadir. Bu nedenle bebein ona bakim veren kii(ler) ile ilikisi salikli bir insan olarak geliebilmesinin temelidir. ding) ve zaman içinde gelien balanma (at- tachment) biyolojik temeli olan durumlardir. John Bowlby yenidoanlar ve anne-babalarinin birbirlerine sikica balanmaya kalitimsal ola- rak programlandiklarini belirtmektedir. Ye- nidoanlar insan yüzüne bakmayi ve annenin sesi gibi yüksek perdedeki sesleri tercih ederler. Buna karilik bakim veren kiiler bir bebein gülümsemesi ve alamasindaki acil durum çarisinin cazibesine yakalanmaktadirlar. Bu temel balanma davranilarinin farkli aile ya- pilarinda ve pek çok farkli kültürde ayni oldu- u belirlenmitir. yal psikolojinin "kariliklilik (reciprocity)" ve "olumsallik- contingency" kavramlari içindedir. Baka bir deyile, çocuk ve ona bakim veren kii kendilerini birbirlerine göre "akortladilarsa", et- kileimleri uyumludur. Yaaminin erken yilla- rinda bebek ve ona bakim veren kii arasinda uyumlu bir ilikinin salanmasi, bakim veren kiinin bebein tepkilerini ve davranilarini tam me becerisine balidir. Bakim veren kiinin be- bee verdii kariliklar onun gerçek isteklerine en uygun, bebein daha önceki deneyimlerine dayanarak önceden tahmin edebilecei ekilde ve bebein duygularina uyumlandirilmi ise bebek güvende olduunu, kiisel olarak etkin olduunu hisseder ve benlik duygusunu olumlu algilar. Bu Erik Erikson tarafindan "temel gü- ven" olarak adlandirilan durumu, yani di ko- ullarin öngörülebilir olmasinin içsel eminlik duygusunu oluturmasini salamaktadir. iaretlerini okumayi örenmek bir profesyone- lin yardimina gerek duyulmadan kendiliinden doal olarak gelien ve onlara ödüllendirilmi- lik duygusu salayan bir deneyimdir. Bebek ile bakim veren kii(ler) arasindaki ilikinin ge- limesi sürecini zorlatiran durumlar ilikinin taraflarinin herhangi birinden kaynaklanabil- mektedir; prematürite, nörolojik sorun, kronik hastalik ya da çok zor mizaçli olmasi nedeniyle bebein tepkilerinin zayif ya da anlailmasinin güç olmasi; deneyimsizlik, psikolojik sorun, yoksulluk ya da sosyal izolasyon gibi zorlayici etmenler nedeniyle bakim veren kiinin çocuk yetitirebilme becerisinin bozulmasi gibi. duygusal geliimin temelidir. Bu süreçte çocu- un en önemli gereksinimi, daha geni bir çev- reyi kefetmeye cesaret edebilmek ve sosyal ola- rak ilikide kalmaya devam ederken otonomi kazanarak kiiliini farklilatirabilmek için onu tehlikelerden koruyan ve güvenilir bir dayana- inin olmasidir. Ayrilma ve bireyselleme süreci ilerledikçe uyum göstermi olan çocuk kiilera- rasi salam ilikiler kurma ile fiziksel ve duy- gusal baimsizliini devam ettirme arasindaki hassas dengeyi salamanin yolunu bulmaktadir. ayda kendilerine bakim veren temel kiiye ya- kin olmayi tercih etmekte ve yabanci kiilerle karilatiklarinda "yabanci kaygisi" belirtileri göstermektedirler. kinci yil süresince çocuk- lar ve bakim veren kiiler bir ekilde uzlaarak yava yava aralarindaki youn ve oldukça ki- isel balanma ilikilerinden ayrimaktadirlar. Küçük bebekler "annesinin her zaman orada olduu" nu varsayarken, geliimin bu önemli dönemindeki küçük çocuklar aniden kendi- sinin ayri olduunu farkina varir ve deiik derecelerde "ayrilik kaygisi" davranilarini göstermektedirler. Pek çok çocuk için özel bir battaniye ya da oyuncak gibi bir "geçi nesnesi" ayrilmanin getirdii zorlukla ba edebilmesini kolaylatirici yaamsal bir sembol olma göre- vini taimaktadir. Üçüncü yilin sonuna doru pek çok çocuk kendilerine temel bakim veren kiilerin yokluuna geçici olarak katlanabil- mekte ve tanimadiklari erikinlerle çok zorlan- madan birlikte olmayi kabul etmektedir. gerekli ve kaçinilmaz olan ayrilmalara uyum çözümlerinin sonraki geliim dönemlerine yan- siyan yararlari olduunu göstermektedir. Be- beklik döneminde güvenli balanmasi olan be- bekler daha zengin aratirma davranilari, daha bilgece ve çok yönlü gelimi problem çözme becerileri ve daha olumlu duygulanimlar gös- termektedirler. Güvenli balanma okul öncesi dönemde daha iyi arkada ilikileri kurabilme, daha yüksek özgüven ve daha yüksek düzey- de empati (duygudalik) becerisi ile ilikilidir. Erikin ya döneminde bireyin daha olgun ve salam ilikiler kurabilme becerisinin erken yataki balanma deneyiminden etkilendii düünülmektedir. Kiisel otonominin gelimesi ile anlamli sosyal ilikilerin getirdii fiziksel ve duygusal doygunluk arasindaki çekimenin sür- mesi yaamin önemli bir temel sorunudur. dekilere egemen olma dürtüsü insanolunun geliiminin tüm dönemlerinde süren temel özelliklerdir. Bu özellikler bebeklik döneminde fiziksel ve sosyal dünyanin özelliklerini kendi deneyimleri ve etkinlikleri örenmelerini sa- layan dürtüsel süreç ile balamaktadir yolojik yeteneklerinin farkli olmasinin bir yansimasidir. Bununla birlikte insanolunun becerileri yaadiklari çevrenin içeriinden ba- imsiz olarak geliememektedir. Baka bir de- yile, çocuklarin bireysel yeterlikleri yaamin ilk yalarinda bakim gördükleri çevrenin ve daha sonra yaadiklari deneyimlerin saladii örenme olanaklarinin ve bu olanaklarin ge- tirdii avantajlardan yararlanmalari için veri- len destein derecesine göre ekillenmektedir. Doanin armaani yetenei ile uzun saatler boyunca antrenman yapmaya kendini adama- yi birletiren bir atlet ve okul öncesi dönemde piyano dersleri almasini salayan aileye sahip bir müzik dahisi biyoloji ve çevre arasindaki di- namik etkileimin örnekleridir. nsanolunun yetilerine doa (Arnold Gessell tarafindan po- püler olmasi salanan olgunlama modelinde kalitim/yapinin vurgulanmasi) ya da yetime- nin (James Watson ve B.F. Skinner tarafindan gelitirilen örenme teorisinde deneyim/çev- renin etkisinin vurgulanmasi) ne boyutta etkili olduu ile ilgili uzun yillardir süren sava, bo yere devam ettirilen anlamsiz bir savatir. Asil soru hangisinin daha önemli olduu deil her birinin sonucu nasil etkilediidir. bir grup temel beceri alanina odaklanmakta- dir. Bu alanlar birbirine baimli ve aralarinda- |