10 kadari 1 yaina kadar yaar, yaayanlarda ciddi gelime gerilii görülür (bkz Bölüm 174). DKH varliinin bu hastalarin sa kalim oranini etkilemedii düünülmektedir. talarda (<%5) yapilan karilatirmali "fluores- cence in situ hybridization" (FISH) analizlerinde trizomi 18'e yol açan tek bir kritik bölge olmadi- i, daha çok 18q'nun hem proksimal hem de dis- tal bölgelerinin Edwards sendromu fenotipinin tam ekspresyonu için gerektii gösterilmitir. %80), süt çocukluu döneminde yüksek ölüm orani (>%90) ve süt çocukluu dönemini ge- çen hastalarda air gelime gerilii ile karak- terizedir (bkz. Bölüm 174). Canli doumlarda insidansi 1/10.000-1/15.000 arasindadir. En sik elik eden kardiyak lezyonlar atrial septal de- fekt, ventriküler septal defekt ve patent duktus arteriozustur. canli doumlarda prevelansi 1/2500-1/5000'dir (bkz. Bölüm 174). Hastalarin en az %25-30'una doumsal kalp hastalii (DKH) elik eder. En sik sol tarafli obtrüktif lezyonlar ve hastalarin %30 kadarinda biküspit aort kapak (BAV) görülür. nu vardir; yakin zamanda "National Institues of Health" (NIH) tarafindan yürütülen ve man- yetik rezonans (MRI) anjiyografi kullanilarak yapilan bir çalimada ise hastalarin %50'sinde transvers aortik arkin elongasyonu yada psödo- koarktasyonun TS'ye elik ettii gösterilmitir. malisi, atriyal septal defekt, ventriküler septal defekt ve persistan sol süperior vena kava gibi dier lezyonlar %1-%13 hastada görülür. TS'li hastalar aort kökü genilemesi, diseksiyon ve ani ölüm açisindan risk altindadirlar, de, 4 yainda da aortik rüptür bildirilmitir. tinin mi artmi diseksiyon ve aortik rüptüre yol açtii, yoksa bu bulgunun tamamen bu popu- lasyondaki artmi hipertansiyon, BAV ve aortik koarktaasyon prevelansiyla mi ilikili olduu günümüzde henüz netlik kazanmamitir. pediatrik kardiyolojiye yönlendirilerek ekokar- diyografik deerlendirmesinin yapilmasini ve sedasyon ihtiyaci olmayan bir yata (veya kli- nik olarak aortik kapak ya da aortanin daha ay- rintili deerlendirmesinin gerektii durumlar- da daha erken yata) kardiyak MRI ile inceleme hipertansiyon riskine karin tekrarlayan tansi- yon ölçümleri ve iletim ve repolarizasyon bo- zukluklarinin yol açtii QTc araliinda uzama insidansi artmi olduundan, tekrarlayan EKG deerlendirmeleri de önerilmektedir. karyotip analizlerinde herhangi bir DKH kritik bölgesi bulunamamitir. DKH'na fetal lenföde- min elik etmesi olabilecei ileri sürülmütür. lginç olarak, hem lenfatik hem de vasküler geliim ve permaabi- litede görevli olan büyüme faktör ailesininin bir üyesi olan vasküler endotel büyüme faktörü (VEGF)-D Xp22.1 bölgesine haritalanmitir. çok sayida konjenital anomaliye neden olur; ancak, görülen bozukluklarin spektrumu ve delesyona veya duplikasyona urayan bölgenin büyüklüü hastalar arasinda belirgin farklilik gösterebilir. Klinikte en sik DKH ile ilikilen- dirilen delesyon sendromlarindan iki tanesi tartiilmitir, dier sendromlar hakkinda daha ayrintili bilgi lesyon sendromu, en sik görülen kromozomal mikrodelesyon sendromudur. 22q11 delesyon sendromu, daha önceden DiGeorge sendro- mu, velokardiyofasiyel sendrom ve yarik (cleft) damak, timus yokluu (absent thymus) ve do- umsal kalp hastalii (congenital heart disease) (CATHC-22) sendromu olarak adlandirilan birçok klinik antiteyi içerir, tüm bu antitelerin ortak özellii 22q11.2'de ~3-Mb'lik bir deles- yon olmasi ve deiken fenotipik bulgularin bu hastalia elik etmesidir. terruption) tip B, trunkus arteriyozus, perimeb- ranöz ventriküler septal defekt ve aortik ark anomalileri (sa arkus aorta, yüksek servikal arkus, anormal arkus dallanmasi) olmak üzere, doumsal kalp hastalii (DKH) bulunur. (%50) ve trunkus arteriozus (%35) olmak üzere, çeitli DKH'larinda 22q11 delesyon sendromu sik görülür. Yapilan çalimalarda, 22q11 deles- yon sendromlu hastalarda operasyonla ilikili mortalitenin benzer lezyonlara sahip delesyonu olmayan hastalara oranla daha yüksek olduu gösterilmitir. ler septal defekt, ner arter anomalilerinin veya aortopulmoner kollaterallerin sini önermitir. Ayni zamanda, 22q11 delesyon sendromunun bulgularindan herhangi birine sahip tüm DKH'li süt çocuklarinda, sayilan DKH'larindan birine sahip olan ve sendromla uygun bir bulgusu olan ve daha önceden test edilmemi tüm çocuk ve adolesanlarda da FISH testi yapilmasi önerilmektedir. yon saptanmasi bu sendromun etyolojisinde daha farkli genetik (kromozom 10p delesyo- nu) delesyonu tanisini daha önceden almami bir ebeveynden, otozomal dominant yolla kaliti- lir. ebeveynde hafif sendromik bulgular tespit edi- lir, bu da, 22q11 delesyonunun fenotipik özel- liklerinin, etkilenen aile içinde bile çok büyük deikenlik gösterdiinin kanitidir. Ailelere hayati öneme sahip genetik danimanlik verile- bilmesi için tani alan hastalarin ebeveynlerinde 22q11 delesyon sendromu testinin rutin olarak yaptirilmasi önerilmektedir. yetersizliinin ("haploinsuffuciency") 22q11 delesyon sendromunda görülen kardiyovaskü- ler ve dier fenotipik bulgulara nasil yol açtiini anlamaya yönelik önemli gelimeler salanmi- tir. Fareler üzerinde yürütülen çeitli çalima- larda, Tbx1'in 22q11 delesyon sendromunun önde gelen genetik belirteçlerinden biri olduu gösterilmitir, ancak, olasilikla, delesyona ura- yan bölgede ve dier bölgelerde bulunan baka genlerdeki deiiklikler de klinik bulgularda gözlenen çeitlilie katkida bulunmaktadir. Gerçekten de, yakin zamanda yapilan çalima- larda vasküler endotelyal büyüme faktörünün (VEGF) böyle bir modülatör rolü olduunu dü- ündürten bulgular elde edilmitir. (Williams-Beuren Sendromu) nant kalitilan bir gen delesyon sendromudur. Canli doumlarda insidansi 1/20.000'dir. Wil- liams sendromuna en sik supravalvüler aort stenozu, supravalvüler pulmoner stenoz ve periferik pulmoner stenoz olmak üzere, %55- 80 oraninda kardiyak defekt elik eder. stenoz gerilerken, aortada görülen darlik ilerle- me gösterir. |