![]() Çocuk Geliùiminin Temel Kavramlar¿ Çeviri: Gülsüm Atay kezinde bulunan en önemli kavramdir. Ho- meostaz terimi 20. yüzyilda ortaya çikmakla birlikte kavramsal kökeni ilk kez 19. yüzyilda Claude Bernard tarafindan tanimlanan "dü- zenli, nispeten az deiiklikler gösteren içsel çevre" anlayiina kadar uzanmaktadir. Bernard, sürekli ve genellikle patolojik ekilde tehdit eden, zorlayici bir çevre ile kuatilan yaamin kirilganliini fark etmi ve disal zorlayici ko- ullar karisinda yaamin devam edebilmesinin organizmanin içsel dengesini koruyabilme ka- pasitesine bali olduunu ileri sürmütür. Bu balamda homeostazin salanmasi süreci (ho- meostatik süreç), karmaik, çok sayida farkli düzeylerde geri-besleme (feedback) sistemleri araciliiyla, bir yöne doru yönlendirilmeye tepki olarak kari yöne doru uyarlanma gös- teren, böylece içsel fizyolojik durumlarin be- lirli bir ekilde ve sürekli olarak kalabilmesini salayan, dinamik ve kendi kendini düzenleyen bir süreçtir. Homeostazi salayan sistemin (ho- meostatik sistem) temel amaci, biyolojik ilev- sellii sürdürebilmek için düzenli ve süreklilik gösteren, hata payi olmayan bir "ayar noktasi" salamaktir. Beden isisinin düzenlenmesi, ad- renokortikotropik hormonun salgilanmasinin (ACTH) kortizolle baskilanmasi ve hipoglisemi durumlarinda glikojenolizin balamasi organiz- manin içsel düzeninin sürekli ve dengeli olma- sini güvenceye alan geri-besleme döngüleridir. bununla yakin ilikili bir kavram olan "uyum- adaptasyon" ise bireylerin ya da gruplarin ya- amda kalabilmesini salayan davranisal ve biyolojik etkinlikleri içermektedir. Uyum kav- rami evrim süreci içinde, di tehditler karisin- da yaami sürdürebilen ya da bunun için yarar salayacak özellikteki canlilarin seçici olarak korunmasini ve çoalmasini içermektedir zorluklar karisinda ortaya çikan karmaik sos- yal ve bireysel geliimsel süreçleri tanimlamak için kullanilmaktadir. Örnein, 3 yaindaki bir çocuk, anne-babasinin tuvalet eitimini kazan- masi ile ilgili beklentilerinin artmasiyla birlik- te gündüz idrar kontrolünü salamaya balar; balamakla ilgili kaygilarini ve korkularini ya- titirabilmek için eskimi ancak uzun süredir her gerektiinde iine yarami battaniyesine (geçi nesnesine) sarilir ve 12 yainda bir kiz çocuu cinsel olgunlamanin getirdii zorluk- larla ba edebilmek için ilk menstrüel kanama- si konusunda usanmaksizin konuur. Geliim dönemlerinin getirdii yaamsal deiikliklere dayanma, özümseme ve anlamlandirma bece- risinin durumu insanolunun tanimlayici özel- liklerinden biridir. mek için gereken bir dizi homeostatik süreç ve uyum yöntemlerine kolaylikla ulailabilmekte- dir. Ancak çocuklar sik sik onlarin uyum be- cerilerini zorlayan ve ba edebilme becerilerini aan akut ya da kronik stres yaratan durum- larla kari kariya kalmaktadirlar. Psikososyal stres, bireyin uyum salama becerisini aan çevresel talepler ya da tehditler olarak tanim- lanmaktadir. Bu gibi durumlarla karilaildi- inda bir grup biyolojik ve davranisal tepkiler uyanmaktadir ancak bu tepkiler gerekenden youn ya da uzun süreli olursa bazi sorunlarin gelimesine yol açabilmektedir. iki temel sistemin rol oynadiini düündür- mektedir. Bu sistemler unlardir: (1) kortikot- ropin salgilatici hormon sistemi ve (2) locus seruleus-norepinefrin sistemi. biyolojik uyumun baarilmasini salar ancak stres ilikili bedensel ve zihinsel salik sorunla- rinin da patogenezinde etyolojik rol oynamak- tadir. Bu salik sorunlari bazi durumlarda ho- meostatik ve uyum süreçlerinin aksamasi, bazi durumlarda ise hastalia yol açan ilevsellii olmayan abartili uyum süreçlerinin gelimesi sonucunda ortaya çikmaktadir. Erikinlerde ve çocuklarda duygusal stres yaratan deneyimler ve salik sorunlari arasindaki iliki ile ilgili ka- nitlar artmaktadir. Stres yaratan koullarin öz- gün patolojik durumlar mi yarattii ya da genel olarak konain duyarliliini mi arttirdii halen tartiilmakla birlikte; gerek kronik olumsuzluk- larin gerekse akut stres yaratan olaylarin beden- sel ve zihinsel bozukluklarin gelimesi riskini arttirdii ile ilgili üphe bulunmamaktadir. karisinda ayni derecede kirilgan olmadiklarini göstermektedir. Homeostaz salama ve uyum becerileri düzeyi toplumda bireysel farkliliklar göstermektedir. pes ederken bazilarinin ilevsellikleri ve salik- lari en olumsuz ve duygusal olarak en zorlayici koullarda bile normal kalmaktadir. Çocuk- larin çevresel zorluklara deiken düzeylerde nörobiyolojik duyarlilik gösterdiklerinin göz- lenmesi, stres-hastalik balantisinin evrensel- sosyal dünyaya davranisal ve biyolojik tepki- lerindeki bireysel farkliliklarin önemine dikkat çekilmesine neden olmutur. cak mizaç farkliliklari ile ilgili sistematik ça- limalar Stella Chess ve Alexander Thomas'in Newyork'ta yaptiklari uzunlamasina çalima ile balamitir (Newyork Longitudinal Study). Bu aratirmacilarin mizacin ne ölçüde sabit ve kalitimsal olduu ile ilgili görüleri farkli olmakla birlikte; mizaç kavraminin aktivite, duygusallik ve sosyalleebilmenin ifade edil- mesini düzenleyen temel bireysel eilimleri tanimladii konusunda görü birliindedirler. Çalimalarinda çocuklar davrani özellikleri- ne göre "kolay", "zor" ve "yava isinan" olarak gruplandirilmilardir. ri olduunu göstermitir. Davranisal farklilik- lar, aktivite düzeyi, uyum becerisi, younluk ve duygu-durum boyutlarinda deerlendirilmek- tedir; nörobiyolojik farkliliklar ise stres yaratan çevresel durumlar ya da zorluklar karisinda ortaya çikan ve içsel tepkiyi yansitan fizyolojik yanitlari içermektedir. liklarin genetik yatkinlik, karilailan çevresel etmenler ve deneyimin gen ekspresyonuna epigenetik etkisinin karilikli etkileimleri ile ortaya çiktii düünülmektedir. Örnein, utan- gaçlik ve çekingenlik düzeyinin bireysel farkli- liklar göstermesinin gen dizilimindeki yapisal farkliliklar, bireysel deneyimler ve/ ya da gen transkripsiyonunu deitirebilecek deneyime bali gelien epigenom (DNA'nin siralanmasi ya da yapisal durumu) deiikliklerinden kay- naklandii sonucu çikarilabilir. önünde bulundurulmasi sadece geliim ve davrania etkisi nedeniyle deil çocuklarin zihinsel ve fiziksel salii ile ilikisi nedeniyle de önemlidir. Örnein, okul öncesi dönemde airi derecede utangaç olan çocuklarda orta çocukluk döneminde kaygi bozukluklarinin ya da erikin dönemde panik bozukluu ve ago- rafobinin (geni, açik alanlarda olma korkusu) görülmesi riski artmaktadir. Stres yaratan du- rumlar karisinda airi kardiyovasküler ya da immünolojik tepkiler gösteren çocuklarda ai- lenin baka yere tainmasi ya da anne-babanin boanmasi gibi doal stres durumlarinda kaza geçirme ve solunum sistemi hastaliklarina ya- kalanma siklii artmaktadir. çocuklarin davranilarini, fizyolojik ilevlerini ve somatik ari deneyimlerini algilamalarini kendi kendilerine düzenleyebilme becerileri- nin (self-regulation) yetersiz olduunu düün- dürmektedir. Kendi kendini düzenleyebilme becerisinin yetersiz olmasi, bazi belirli davra- |