![]() geç rejeksiyon olmasidir. MAL¶GN¶TE enfeksiyon riski ciddi bir tehdittir. Akut rejek- siyon riskini baarili bir ekilde düüren daha etkili immünsupresif tedavi ayni zamanda daha yüksek oranda viral enfeksiyona yol açmak- tadir. Pediatrik böbrek transplant alicilarinda transplantasyon sonrasi enfeksiyonlar bugün- lerde, hastaneye yatilarda rejeksiyonun yerini alarak ana neden olmutur transplantasyon yapilan çocuklarda ana ölüm nedenidir. Pediatrik transplantasyon grubunda Ebstein-Barr virüsünün (EBV) kontrolsüz ço- almasi ile ilikili olan posttransplant lenfopro- liferatif hastalik (PTLD) belirgin bir morbidite ve mortalite nedeni olarak ortaya çikmakta- dir. nun en olasi nedeni, son dönemde transplan- tasyonda daha potent immünsupresif ajanlarin kullanimidir. Çocuk böbrek transplantasyonu alicilarinda bildirilen PTLD sikliina ilikin oranlar %1 ile %6 arasinda deimektedir. PTLD için tanimlanmi risk faktörleri; alici EBV seronegatiflii, EBV D+/R- kombinasyonu ve alicinin be ya veya daha küçük olmasidir. Belirli immünsupresif ajanlarin PTLD gelii- minde risk faktörü olup olmadiklari tartima- lidir. Bazi çalimalar siklosporin ve takrolimusu yüksek PTLD riski ile ilikili olarak tanimlar- ken dier çalimalar bunu desteklememitir. PTLD için dier risk faktörleri Beyaz irk, erkek cinsiyet ve sitomegalovirüs (CMV) hastalii olarak tanimlanmitir. durumunun bilinmesi gereklidir. Halen, tüm donör ve alicilarin EBV durumu hakkinda ön- ceden test edilmesi önerilmektedir. 2006 yilinda American Society of Tarnsplantation Infectious Disease (Amerikan Transplantasyon Enfeksi- yon Hastaliklari Dernei) çalima grubu, organ transplantasyonu alicilarindaki immünsupres- yon kullanimlarinda yapilacak tarama, izleme enfeksiyon komplikasyonlarinin raporlanmasi- na ilikin önerilerini yayinladi. tasyonunda progresif graft disfonksiyonunun önemli bir nedeni olarak ortaya çikmaktadir. Siklii %1 ile %10 arasinda deimektedir (HLA) uyumluluunun derecesi, BKV sero- lojik durumu ve rejeksiyon öyküsü varlii gibi çeitli potansiyel risk faktörleri tanimlanmitir. mmünsupresyonun younluu BKVN geliimi dece BKVN geliimi ile ilgili tanimlanmi özel bir immünsupresif ajan yoktur. Fakat poliklonal antikor balangiç tedavisi ve takrolimus, MMF ve prednizon kombinasyon tedavisi alanlarin yüksek risk altinda olduu bulunmutur. Graft yaam süresi BKVN'li hastalarda, en erken raporlardaki neredeyse tama yakin graft kay- bindan bu yana iyilemitir. Bu büyük ölçüde, transplant sonrasi tarama protokolleri ve erken müdahaleye balidir. BK viremisi ve virüsün idrarda görülmesinin, histolojik BKVN gelii- minden önce ortaya çikmasi esasina dayanila- rak BK virüsü için prospektif tarama yapilmasi; halen transplantasyon sonrasi izlemde rutinin bir parçasi olarak önerilmektedir. kanita dayali tedavi protokolleri henüz bulun- mamaktadir. mmünsupresyonun azaltilmasi tedavinin esasini oluturur. Merkezler arasinda immünsupresyona yaklaim oldukça çeitlidir ve kalsinörin inhibitör dozunda azaltma, antip- roliferatif dozunda azaltma veya tüm immün- supresanlarda azaltmaya kadar deiir disfonksiyonu ile giden hastalarda; tedavide- ki bir sonraki basamak iyi tanimlanmamitir. Viral çoalmanin in-vitro olarak baskilanmasi esasina dayanilarak antiviral stratejiler denen- mektedir. Kisitli vakalar eklinde baarili olarak kullanilan ajanlar cidofovir, oral lefl unomide, kinolon grubu antibiyotikler ve intravenöz im- münoglobulindir (IVIG). TEKRARLAMASI graft kaybinin nedeni genellikle akut rejeksiyon rejeksiyon tedavisindeki gelimelerle, primer hastaliin tekrarlamasi, graft disfonksiyonunda daha belirgin bir rol oynamaya baladi böbrek transplantasyonu sonrasi tekrarlama oranlari den olan glomeruler hastalik, olan FSGS'de tek- rarlama orani %50'ye kadar yüksek olabilir nülen faktörler orijinal hastaliin alti yaindan önce balamasi, proteinürinin balangicindan itibaren son dönem böbrek yetmezliine hizli gidi, doal biyopsi örneinde mezangial proli- ferasyon görülmesidir. Tekrarlayan FSGS genel- likle persistan proteinüri eklindedir. Özellikle, transplantasyon sonrasi ilk iki haftada nefrotik düzeyde proteinürisi gelienlerde graft kaybi orani yüksektir ve %50'ye kadar çikabilir. Bazi vakalarda, yüksek doz siklosporin, metilpred- nizolon ve plazma deiimi tedavileri baarili olmutur. layabilecei bildirilmitir. Diyaresi olan HUS hastalarina göre atipik HUS olanlarda allog- raft ta tekrarlama riskinin daha fazla olduu gösterilmitir. edilebilen ve tanimlanmi defektleri olan atipik HUS vakalari vardir. veya antilenfosit tedavisi alan hastalarda da te- daviyi takiben HUS olumutur. nu sonucu oluan primer oksalozis; kalsiyum oksalat kristalleri depolanmasi nedeniyle böb- rek yetmezlii ile ilikilidir. Allograft ta yüksek oranda tekrarlamasi nedeniyle gelitirilen ag- |