![]() Böbrek transplantasyonu yapilan çocuklarin %17'si Afrikan-Amerikan ve %16'si Hispanik kökenlidir. orandan düzenli bir ekilde yükselerek 2000 yilinda %60 ve ötesine bir arti olmutur. Can- li donörlerin çounluunu (%81) anne-babalar oluturmaktadir. Akraba olmayan canli donör- lerin sayisi zaman içerisinde artarak 1987-1995 döneminde yilda 3'ten; sonrasinda yilda 17'ye kadar yükselmitir. Bununla uyumlu olarak ölü donörlerden yapilan transplantasyon oranlari 1987'deki %57'lik orandan 2002 ve sonrasinda %40'a dümütür. Süt çocukluu ya grubunda yapilan transplantasyonlarin çou canli donör- lerdendir (%76). Dier ya gruplarinda, canli donör yüzdesi ve ölü donör yüzdesi yaklaik olarak eit ve 2-5 ya grubunda %57; 6-12 ya grubunda %52 ve 12 ya üstünde %48 canli do- nör eklindedir. plantasyon yapilan çocuklarda morbidite daha düük ve graft yaami daha yüksektir. Önleyici transplantasyon, canli donör varliinda aile ve çocuun diyalizden kaçinma istei nedeniyle çocuklarda daha fazla olmaktadir. Çocuklar ayrica ölü donörden transplantasyon listesine de önleyici transplantasyon amaciyla eklenebi- lir. Önleyici transplantasyon orani beyazlarda en yüksektir ve %25'tir. Beyazlarda önleyici transplantasyon orani en yüksek ve %31 iken; Afrikan-Amerikan'larda %14 ve Hispanik ali- cilarda %16'dir. HASTASINDA YÖNET¶M SORUNLARI kin genel sorunlar Kisim 128'de tartiilmitir. lacak immünsupresif tedavinin seçimini ve kullanimini etkileyen birçok faktör vardir. Te- davinin amaci, yan etkileri sinirlarken graft ya- amini optimize edecek en uygun ajan kombi- nasyonunu bulmaktir. Bu nedenle, bugünlerde birçok merkez transplant alicisinin hangi te- davi rejimini alacaina karar verirken hastaya özel faktörleri göz önüne almaktadir. eilimler zamanla deimi ve poliklonal ve septör alfa antagonistlerine doru deimitir. Genel olarak, balangiç tedavisi almayan has- talarin orani 1996'daki %50'den 2006'da %30'a dümütür. Orthoklon OKT3 kullaniminda %22'den %2'ye ve antitimosit globulin/anti- lenfosit globülin kullaniminda %28'den %10'a varan belirgin düüler olurken; buna kari- lik IL-2 reseptör antagonistleri basiliksimab (%28.6) ve daklizumab (%21) kulaniminda artilar olmutur. düen belirgin bir azalma olurken; takrolimus kullanimi 1996'da %4'ten 2006'da %68'e ula- mitir. Mikofenolat mofetil kullanimi 1996'da %9 iken 2006'da %64'e ulami ve bu dönemde azotiopirin kullanimi 1996'da %50'den 2006'da %1'e dümütür. 1998'de kullanima girmesin- den sonra sirolimus kullanimi yavaça artmi ve 2006'da %6 olmutur. Prednizon kullanimi 1996'da %95'ten 2006'da %58'e dümütür. ana nedeni olmutur. Fakat, immünsupresyon- daki ve transplantasyon sonrasi yönetimdeki son gelimeler akut rejeksiyon oranlarinin azalmasinda belirgin bir etki yapmitir. Kronik allograft nefropati graft kaybinin ana nedeni- dir (%41); bunu akut rejeksiyon (%9), vasküler tromboz (%8), tekrarlayan hastalik (%8) ve ilaç kullaniminda devamsizlik (%6) takip eder. Ön- ceki on yilda trombozun graft kaybinda ana ne- den olarak ortaya çikii ileri aratirmalara yol açmitir. Çeitli risk faktörleri tanimlanmitir. Bunlar ölü donör, souk iskemi zamaninin 24 saatten uzun olmasi, öncesinde transplantas- yon öyküsü, transplantasyon öncesi periton diyalizi ve transplantasyon öncesi beten faz- tör antagonistleri kullanimi ile renal allograft trombozu riskinde azalma gösterilmitir zamani ile belirgin olarak farklilik göstermek- tedir. Tahminen, canli donörden alinan or- ganlarin transplantasyon sonrasi 1, 3, 5 ve 7 yil yaama olasiliklari sirasiyla %93, %87, %82 ve %75'tir. Ayni deerler ölü donörden alinan organlarda sirasiyla %86, %76, %68 ve %60'tir. nuç için önemli bir faktördür. Canli donörden alicilarda, en kötü be yillik graft yaam süreleri mevcuttur. Teknik komplikasyonlara bali ola- rak süt çocuklarinda erken postoperatif dönem- de görülen graft kayiplari diinda, ölü donörden organ alanlar içinde en kötü uzun dönem graft yaam oranlari adolesanlardadir. Adolesanlar en yüksek geç balangiçli rejeksiyon oranlarina sahiptir. Rejeksiyon tanisi aldiktan sonra ado- lesanlar tedaviye pek iyi yanit vermezler; tam rejeksiyonlarda geri dönü daha az ve parsiyal rejeksiyonlarda daha fazladir. Adolesan grupta kötü uzun dönem sonuçlarin nedenleri bilinme- mektedir. Tedavi uyumsuzluuna ilave olarak ta- nimlanmi risk faktörleri; açiklanmami yüksek oranli graft trombozu deni olan fokal segmental glomeruloskleroz'un (FSGS) Afrikan-Amerikalilar için dier etnik gruplara göre daha düük allograft yaam süreleri göster- mektedir. Afrikan-Amerikalilarda görülen bu düük sonuçlara birçok faktörün etkisi olmakta- dir. Bunlar, ilk tani olarak FSGS'nin daha yüksek oranda olmasi, ölü donör kaynainin daha yük- sek oranda olmasi, daha yüksek gecikmi graft |