background image
2006
KISIM 28: Endokrin Sistemin Bozukluklar¿
Reseptörün bu domaini yapisal olarak olduk-
ça iyi düzeyde korunmutur. Bu domain alfa
heliks eklinde üç tabakadan oluan sandwich
bir yapiya sahiptir. Orta tabakada ligandin ba-
lanmasi için bir boluk bulunur. Ligand kore-
gülatuvar proteinleri reseptöre balar. Koregü-
latuvar proteinler gen ekspresyonunu arttiran
koaktivatörlerden ve gen ekspresyonunu bas-
kilayan korepresörlerden oluur. Korepresörler
genel olarak bali olmayan reseptörler ile etki-
leir.
66-68
Koaktivatör ve korepresörler bazen
özel bir hücre veya duruma bali olarak bir-
birlerinin rollerini üstlenebilirler. Ligand-bali
domain, reseptör dimerizasyonu için DNA-
bali domain ile birlikte çaliir. Günümüze ka-
dar yaklaik 50 nükleer reseptör bulunmutur.
Bunlarin 200'ün üzerinde koaktivatör ile etki-
letii saptanmitir.
69
Hormonlar nükleer reseptörlere
ekil 520-
5
'te gösterildii gibi balanir. Hormon-cevapli
elementlerin hizla desensitizasyona urama-
si ve buna ikincil olarak mRNA düzeyindeki
azalma, hormon fonksiyonunun zayiflamasi-
na ve sonlanmasina neden olur. Reseptör yari
ömründeki azalma, reseptör yikimi ve ligand-
reseptör kompleksinin hücre içinde baka bir
bölüme transfer edilmesi gibi mekanizmalar
da hormon etkisinin sinirlanmasina yardimci
olur. lginç olarak, nükleer hormon reseptör li-
gandlari, membran reseptörleri vasitasiyla eks-
tranükleer sinyal yolaklarini da aktive edebilir.
Tiroid hormonunun integrin V3 reseptörü-
71
ve östrojenin GPCR30 reseptörünü aktive
edebildii gösterilmitir.
72
HORMON ETK¾S¾N¾N
DÜZENLENMES¾
Hormonlarin etkisi; hormon sentezi veya sal-
gilanmasinda, hormon metabolizmasi veya
klirensinde ve hormonun reseptöre balanma-
si veya reseptörden sonraki kaskatta meydana
gelen deiikliklerle düzenlenir.
Q HORMONLARIN SENTEZ¶/
SALGILANMASI
Biyolojik olarak aktif bir hormonun plazma
konsantrasyonu onun etki derecesini belirleyen
ana belirteçtir. Sürekli salgilanan hormonlarin
serum düzeyi transkripsiyon seviyesinde dü-
zenlenirken, depo edilen hormonlarin plazma
düzeyi uyarilmi bir ekzositoz vasitasiyla regüle
edilir. Normal bir fizyoloji için hormonun plaz-
ma konsantrasyonu son derece önemlidir. Bu
yüzden birçok hormonun salgilanmasi, ayar
noktasi (set point), algilayici (sensör) ve geri
besleme'den (feedback) oluan bir sistemle dü-
zenlenir. Sistemin ayar noktasi siki biçimde de-
netlenir ve hedeflenen nokta bir molekül (örn,
serum kalsiyum konsantrasyonu paratiroid
hormonun [PTH] düzeyini belirler), bir durum
(örn, antidiüretik hormon (ADH) salgilanimi
serum osmolalitesi ve hipovolemi/hipotansiyon
ile düzenlenir) veya bir hormon (örn, tiroid-
stümülan hormon [TSH] salgilanimi serbest ti-
roid hormon düzeyini belli bir konsantrasyon-
da tutacak biçimde düzenlenir) olabilir. Hassas
mekanizmalar arzulanan ayar noktasini denet-
ler ve herhangi bir sapmayi düzeltmek adina
sistemde ayarlama yapar. Birçok geri besleme
sistemi negatif yönde çaliir. Bununla birlikte,
birkaç durumda mevcut bir sinyali güçlendir-
meye yönelik pozitif bir geri besleme de olabilir.
Östrojenin ovülasyondan önce siklus ortasi LH
pikini indüklemeye yönelik hipotalamus ve hi-
pofiz bezi üzerinde yarattii pozitif geri besle-
me bu duruma örnek olarak verilebilir.
Q HORMONLARIN KLERENS¶
Bir hormonun plazma düzeyi onun sentez/
salgilanma hizi ile klerens hizi arasindaki net
farka balidir. Hormon klerensi karacier
veya böbrek gibi organlarda enzimatik meka-
nizmalarin rol oynadii katabolik bir sürecin
sonunda gerçekleir. Hormonlar bazen inaktif
metabolitlere dönütürülür. Örnein, kortizol
karacierde hizla tetrahidrokortizole kataboli-
ze edilir ve 3-hidroksi-glukuronidler ve sülfat
konjugatlari gibi bileiklere çevrilir. Suda çözü-
nebilen bu bileikler safra yoluyla atilir ve ba-
irsaklardan kan dolaimina yeniden geçebilir.
Glukokortikoid, onlarin metabolitleri ve kon-
jugatlarindan oluan maddelerin %90'i böbrek-
ler tarafindan da itrah edilir. Buna ek olarak,
böbrekler kortizolü inaktif kortizona çevirir-
ler. Metabolizmasinin son derece siki biçimde
denetlendii bir baka hormon D vitaminidir.
25-hidroksi-D vitamininin 1,25(OH)
2
D
3
vi-
taminine hidroksilasyonu sonucunda aktif
D vitamini oluur. Bu ilem PTH ve diyetteki
fosfat vasitasiyla düzenlenir.
73
Ayni molekülün
24. pozisyonunda bulunan karbonun hidroksi-
lasyonu ise aktivitesi son derece zayif bir meta-
bolit olan 24,25(OH)
2
D
3
ile sonuçlanir. Aktif
D vitamini düzeyindeki arti 1-hidroksilazi in-
hibe ederken, 24-hidroksilazin aktivasyonuna
neden olur.
Q RESEPTÖRE BA´LANMA
Organizmanin plazma hormon düzeyine gös-
terdii duyarlilik veya verdii yanitin derecesi,
o hormonun balandii reseptör tarafindan
belirlenir. Bir reseptörün sayisi veya hormona
olan duyarlilii ne kadar artarsa, dolaimdaki
hormonun reseptöre balanma miktari ve hüc-
re üzerindeki etkisi o kadar artar. Hormonlar
gibi, reseptörlerin miktari da arttirilip azalti-
labilir. Bunun yanisira reseptörler endositik
veziküller, klatrin-kapli boluklar ve ya kese-
ciklerinin içine yönlendirilerek, hücreden izole
edilebilirler. Böylece, hormonlarin etkisi dei-
ir ve sinyal iletimi sonlanir.
Dolaimda birçok hormon balayici prote-
inlerle kompleks halindedir. Proteinler serbest
hormon düzeyini etkiler. Bunun sonucunda
hormonun reseptöre balanma miktari ve et-
kisi azalir. Örnein, 150-kilo-dalton airliin-
daki ternari kompleksi, IGFBP-3 ve asit labil
subünit oluan balayici proteinler, dolaim-
Mitokondri
APPL
PPAR­
AMPK
p38 MAP Kinase
Hormon
øEK¾L 520-4.
Adiponektin reseptörlerinin sinyal mekanizmas¿. Adiponektin AdipoR1'in C-terminal
ekstrasellüler domainine baölan¿r. Böylece, reseptörün N-terminal domaini plekstrin homolog domain
içeren adaptör protein, fosfotirozin-baölay¿c¿ domain ve fermuar motifli lösin (APPL) ile etkileùir.
59
Adi-
poR1/R2 reseptörleri hücre içi glukoz al¿m¿n¿, yaö asidi oksidasyonunu ve insülin duyarl¿l¿ö¿n¿ artt¿ran
buna karù¿l¿k aterogenezisi inhibe eden bir sinyal baùlat¿r. Bu uyar¿ p38MAP kinaz, AMP ile aktive edilen
protein kinaz (AMPK) ve peroksizom-proliferatör-aktivatör reseptörü-alfa (PPAR-
_) adl¿ yolaklarla ilgili
sistemlere iletilir.