![]() kilde SHP1 ve SHP2'yi içeren tirozin fosfataz- lar tarafindan da inhibe edilebilirler. ponektin reseptörü tanimlanmitir. Bu resep- törler farkli genler tarafindan kodlanir ve ara- larinda amino asit dizilimi bakimindan %67 oraninda bir benzerlik bulunur. membran domainden oluur. Reseptörler, GPCR'ye zit olan geometrik bir yapiya sahiptir (AdipoR1/R2'de N-terminal uç zarin içinde ve C-terminal uç zarin diindadir). Bu reseptörler G proteini vasitasiyla sinyal oluturmazlar ( meostazisini düzenleyen ya dokusu kaynakli bir hormon). Proteolitik bir yikimdan sonra daha küçük bir boyutta veya yuvarlak parçalar halinde de olabilir. Obezite hem plazma adiponektin dü- zeyini hem de çevre dokularda insülin diren- cine yol açan AdipoR1/R2'nin ekspresyonunu azaltir. olur (yeniden beslenme ile azalir). Bu reseptör AMPK'yi aktive ederek, enerji harcanmasini azaltir ve gida alimini uyarir. davranir ve DNA'ya balanan transkripsiyon faktörleri üzerinden biyolojik yanitlara neden olur. Reseptörün uyarilmasindan sonra sinyal akiminin iletilmesi esasina dayali kompleks bir mekanizmaya sahip olan membran resep- törlerinin tersine, nükleer reseptörler gen pro- moterlerine yakin bölgelerle etkileir ve özel genlerin ekspresyonunu düzenlerler. lerin trankripsiyon hizini arttiran veya azaltan çok sayida koaktivatör ve korepresör de ta- nimlanmitir. id, tiroid ve lipofilik hormon reseptörleri olarak dört alt gruba ayrilirken, filogenetik bulgulara göre; tip I "steroid reseptörler" (östrojenler, projestinler, androjenler, glukokortikoidler ve mineralokortikodileri içerir) ve tip II (all-trans retinoik aist, 9-cis retinoik asit, tiroid hormonu ve D "orfan-kabullenilmi" reseptörler oluturur. rin endojen bir substrata balanma affinitesine sahip olduu gösterilmi ve reseptör grubunun adi "orfan-kabullenilmi" olarak deitirilmi- tir. Örnein, peroksizom-proliferatör-aktivatör reseptörü (PPAR-) kolesterol düürücü bir ilaç olan fibratlar için tanimlanan ilk reseptördür. Bu reseptörün daha sonra endojen ligand olarak ya asitlerine balandii bulunmutur. Nükleer reseptörlerin son bir grubunu "orfan" trankrip- siyon faktörleri oluturur. Adrenal steroidoge- nezin anahtar bir düzenleyicisi olan steroidoje- nik faktör-1 (SF-1), pankreas beta-hücre ilevini etkileyen hepatosit nükleer faktör-4 (HNF-4) ve doza baimli cinsiyet dönüümü X kromozo- mu gen 1 üzerinde konjenital Adrenal hipoplazi için kritik bölge (DAX-1) "orfan" trankripsiyon faktörlerindendir. Bu reseptörlerin temel özelli- i endojen ligandlarinin olmamasidir. arasinda deiir. Bu reseptörler N-terminal dü- zenleyici domain, DNA-balayici domain, ana gövde, ligand balayici domain ve C-terminal domain olmak üzere be bölgeden oluan mo- düler bir yapiya sahiptir. N-terminal domain bölgenin amino asit dizilimi ve yapisi nükleer reseptörler arasinda oldukça farklidir. Bazi re- septörlerde N-terminal domain bir AF1 (akti- vasyon fonksiyonu) domain içerir. Tek baina AF1'in transkripsiyon aktivasyonu üzerine olan etkisi normal olarak zayiftir. Bununla bir- likte, AF1 ligand-bali domainin içinde bulu- nan AF2 ile birlikte sinerjik bir etki göstererek, bu fonksiyonunu güçlendirebilir. amino asitten oluan iki polipeptid halkaya sahiptir. Bu yapi ya iki sistin/iki histidin mo- lekülünden ya da tek bir çinko atomuna kari- lik dört sistein molekülünden oluur. Nükleer DNA üzerinde reseptör için hedef genler bu- lunur. Genlerin promoter ve düzenleyici böl- gelerinde bulunan hormon-cevapli elementler ile reseptördeki "çinko parmaklar" karilikli olarak birbirine balanir. DNA-bali domain hücre içi trafii etkileyen ve farkli uzunlukta olan bir ana gövde tarafindan ligand-bali do- main ile irtibatlandirilir. Ligand-bali domain; hormon balama, reseptör dimerizasyonu ve trankripsiyonun balatilmasindan sorumludur. dimerizasyon ile sonuçlan¿r. bir rotasyona neden olduöunu göstermektedir. Söz konusu rotasyon, birbiri ile irtibatl¿ iki JAK molekülü- nün fosfatlanmas¿n¿ ve birbirlerini aktive edecek düzeyde yukar¿ doöru yükselmelerini saölar. lanan, kendi kendine dimerize olan ve daha sonra nükleusa geçen bir moleküldür. STAT nükleusta bir transkripsiyon faktörü olarak çal¿ù¿r ve birden fazla hedef genin transkripsiyonunu baùlat¿r. dolayl¿ ikincil habercileri de aktive ederler. |