![]() yol açar. Bu süreçte kompleman proteinleri ol- dukça önemli rol aliyor görünmektedir, çünkü kompleman eksiklii olan farelerde B hücre toleransinda bozukluk ve kompleman eksiklii (C1, C2, C4) olan insanlarda lupus geliimine eilimin yüksek olduu bildirilmitir. ildir. Muhtemelen bu, vücudun kendi anti- jenlerinin kemik ilii çevresinde az miktarda eksprese olmasindan kaynaklanmaktadir. Bir baka otoreaktif B hücre delesyonu için seçe- nek ise, reseptör düzenlenmesi olarak bilinen pre-B, immatür B hücre aamasinda gerçekle- mektedir. Periferdeki B hücrelerinin yaklaik olarak %25'i reseptör düzenlenmesine maruz kalmakta, hafif zincir rekombinasyonu ile oto- reaktif B hücre reseptörü içerenler ortadan kaldirilmaktadir. Tüm erken immatür B hüc- relerin %50-75'inde otoreaktif reseptörlerin ifade edildii gösterilmitir. Klonal delesyon ve reseptör düzenlenmesi orani %40'a indirmekte, yani hala büyük miktarda otoreaktif hücre ke- mik iliini terk etmektedir. inmekte ve bunun da ikincil lenfoid organ foli- külü içine yerlemek için yapilan yari sonucu olduuna inanilmaktadir. Otoreaktif B hücrele- rinin %80'i kontrol noktalari ile ortadan kaldi- rilmasina ramen geride nispeten büyük mik- tarda potansiyel patolojik B hücre kalmaktadir. Ek olarak lupus ve romatoid artritli hastalarda kontrol noktalarinda defekt görülmekte ve çok sayida hücre delesyondan kaçabilmektedir. olmamaktadir. Bu süreç enfeksiyon tarafindan tetiklenmi olan T hücrelerle birlikte kisa dev- reye dönmektedir. Bu da otoimmün hastalik- larin enfeksiyonlarla niçin alevlendiini veya hizlandiini açiklamaktadir. Marginal zonda- ki B hücreler özellikle TLR üzerinden bakteri ürünleri yoluyla aktivasyona eilimlidirler. Di- er taraftan viral enfeksiyonlar Tip I interferon ürünleri yoluyla otoreaktif B hücrelerini aktif- letirebilmekte, B hücre artiina ve antikor üre- timinine neden olmaktadir. Dolaimdaki fazla sayida otoreaktif B hücre ve yüksek enfeksiyon siklii imdiye kadar tanimlanmami kontrol noktalarinin otoreaktif B hücrelerinden anti- kor üretimini önlediini düündürmektedir. içinde gelimektedir. B hücrelerine benzer e- kilde, T hücreleri balangiçta bir air zincir oluturular. Bu air zincir de bir alfa zincir proteini ile kaplidir. Bu, ikili negatif (DN) T ri yeniden düzenlenmeye urar ve takibinde ikili pozitif (DP) T hücre oluur. Hücrelerin pozitif seleksiyonu, korteks içinde kendinden olani tanima kapasitesi ile olmaktadir. Bu ilk tarama sürecinde reseptör MHC'ye balanir. B hücreden farkli olarak, pozitif sinyal alana ka- dar T hücre yeniden düzenlenmesi devam eder. Rekombinasyon burada da rastgele reseptör özgüllüüne yol açar ve T hücrelerinin büyük bir kismin kendi MHC antijeni ile pozitif etkile- ecek T hücre reseptörü oluturmaz. Sonuçta T hücrelerinin büyük bir kismi bu aamada ölür. bir transkripsiyon faktörü timus içinde ortala- ma 500-1200 genin ekpresyonunu uyarir. Bu genlerin kodladii proteinler uzak dokularla si- nirlidir. Bu yolla ikili pozitif T hücrelerde muh- temelen periferde karilatiklari bir dizi antijen incelemesi yapilabilir. Bu noktada T hücreleri apopitoza urar. AIRE geninde defekt otoim- mün süreçte progresif artma, otoimmün poli- endokrinopati denilen bozukluk, kandidiazis ve ektodermal displazi (APECED) ile ilikilidir. Bu durum timus içindeki negatif seleksiyonun önemini göstermektedir. Fare modellerinde timus içinde insülin eks- presyonunda azalma diyabet sikliinda artma- ya yol açmitir ki bunda muhtemel neden; T hücrelerinin yeterli tolerans gelitirememesi- dir. Bu antijenlerin hepsi MHC molekülü ile T hücresine sunulur. Sabit olmayan bir MHC, an- tijen sunumunda kötü bir platform oluturur; belirgin azalan MHC ekspresyonu zayif pozitif seleksiyona ve zayif negatif seleksiyona neden olur. MHC Class I ekspresyonunda azalmaya neden olan kalitsal bir immün bozukluu olan hastalarda (bare lymphocyte syndrome) tipik olarak çok az sayida CD8 hücre vardir, çünkü CD8 hücrelerde MHC Class I'e ramen pozitif seleksiyon vardir. Bu hastalarda yüksek siklik- ta otoimmün hastaliklar da görülebilmektedir. Benzer olarak MHC Class II ekspresyonunda belirgin azalma olan hastalarda az sayida CD4 T hücre mevcuttur ve nispeten bunlarda da otoimmün hastalik siklii yüksektir. Tahmin edilecei üzere kök hücre nakli, timusu doldu- ran bazi antijen sunan hücreleri salamadii sürece etkili deildir. yüksek afinitesi vardir ve transkripsiyon fak- törü FoxP3 baimli ayri bir geliimsel yola girerler. Bu hücreler orijinal olarak yenidoan timusu alinmi farelerde tanimlanmiti. Bu fa- relerin az sayida olan T hücreleri vardir, fakat masif T hücre organ infiltrasyonu ile karakteri- ölür. CD25-pozitif T hücrelerinin yerine ko- yulmasi otoimmünite gelimesini önlemitir. Nadir hastada gösterilen transkripsiyon faktö- rü FoxP3'deki mutasyon, insanlarda bu yolda oldukça önemlidir. mmün eksiklik, polien- dokrinopati, enteropati, X baimli sendrom- da (IPEX) T hücre ince bairsai igal eder ve dier otoimmün organlari da tutarak oralarda birikir. Kök hücre transplantasyonu olmazsa bu süreç tipik olarak ölümle son bulur. Düzen- leyici T hücrelerinin insan hastaliklari içinde- ki rolü günümüzde aratirma alani olmutur. Antijen sunum dengesi, timusdaki seleksiyon, hücrelerin geliiminde periferde bir güvenlik ai salanarak (düzenleyici T hücreler) otoim- mün hastalik geliimi önlenir. B hücrelerinde olduu gibi, çevresel faktörler bu süreci etkili- yor gibi görünmekle birlikte henüz tam olarak anlailamamitir. OTO¾MMÜN¾TEYE KATKISI nilmaktadir; takibinde olan birçok ortak etki- ler eklem hasarina yol açmaktadir. Eklemdeki enflamasyonda tanimlanan hücresel etkileim otoimmünitenin dier türleri için de fikir ver- mektedir. Çeitli otoimmün patoloji tipleri arasindaki belirgin farklilik olup bu ince fark- liliklar hakkinda daha fazla bilgi edinmek için belirli hastalik fenotipleri kalip olabilmektedir. PATOJEN¶K MEKAN¶ZMA pediatrik romatolojik bozukluktur. Buna ra- men genetii hakkinda çok az bilgi mevcuttur. Kardeler arasinda göreceli risk (hastalia ge- netik katkinin kaba bir tahmini) yaklaik %15 olup, multipl skleroz ve insülin baimli diya- bete benzemektedir. kizler arasindaki kon- kordans yaklaik olarak %25 olup bu da güçlü bir genetik komponenti düündürmektedir. Bu epidemiyolojik analizler ile JA'nin ile diyabet arasinda güçlü iliki olduu tanimlanmitir. Bazi genetik faktörlerin otoimmüniteye daha fazla eilim yarattii gösterilmitir. Maalesef ki epidemiyolojik çalimalarla JA tüm form- lari genel olarak gruplandirilmitir, bu yüzden oligoartrit için genetik katkinin poliartiküler formdan belirgin farkli olup olmadiini bilmek zordur. Ek olarak artrit insidansinda belirgin irk ve etnik farklilik bulunmaktadir. Bunlar farkli insan populasyonlarinda HLA varyas- yonlari dahil olmak üzere çevresel ve genetik katkilarla ilikili olabilir. |