möre yan>t olarak yap>mlar> artan (ferritin gibi), biyokimya- sal, immünkimyasal veya immünohistokimyasal yöntemlerle hastan>n doku, kan veya di¤er vücut s>v>lar>nda (idrar, tükrük, periton s>v>s>, plevra s>v>s>, meme bafl> ak>nt>s>, beyin-omurilik s>v>s> gibi) kantitatif veya kalitatif ölçümleri yap>labilen hor- monlar, enzimler, metabolitler, immünglobulinler, çeflitli proteinler, tümör asosiye antijenler, onkogen ve onkogen ürünlerini içeren maddelerdir (1-6). Ço¤u protein veya glu- koprotein yap>s>ndad>r. Tümör belirleyicilerinin ölçümleri DNA, RNA, protein, hücre ve doku düzeylerinde yap>labil- mektedir. Vanil Mandelik Asit (VMA) gibi düflük molekül a¤>rl>kl> ürünler ve son olarak nükleik asitler de (DNA ve RNA) olas> tümör belirleyicileridir. Geleneksel olarak kullan- d>¤>m>z belirleyicilerin ço¤unun tümörigenezle nedensel ilifl- kisi yoktur. Günümüzde klinikte karsinogenezde veya kanser progresyonunda direkt rol oynayan moleküllerden baz>lar> da tümör belirleyicileri olarak kullan>lmaktad>r ve her geçen gün yenileri eklenmektedir (c-erbB-2, EGFR, KRAS gibi). Henry Bence Jones, miyelomal> hastalarda önemli bir belirle- yici olan Bence-Jones proteinini miyelomal> bir hastas>n>n id- rar>nda tan>mlam>flt>r. jen (CEA) 1965 y>l>nda, 1970'lerden sonra da CA 15-3, CA 19- 9 gibi rakamlarla belirtilen çok say>da tümör belirleyicisi kli- nik kullan>ma girmifltir ve hergün yenileri eklenmektedir. 3). Baz> tümör belirleyicilerinin serum düzeyleri inflamatuvar hastal>klar, karaci¤er ve böbrek hastal>klar>nda da yükselir. Bu nedenle belirleyicilerin duyarl>l>k (testin kanserli hastalardaki pozitiflik oran>) ve özgüllük (seçicilik: Testin sa¤l>kl> kiflilerde- ki negatiflik oran>) lerinin iyi bilinmesi klinik kullan>m aç>s>n- dan önemlidir. Bu iki tan>m d>fl>nda, hesaplanan prediktif de- ¤erler de bize testin klinikte kullan>labilirli¤i ve maliyet-yarar konusunda fikir verebilir (Tablo 1)(1-4). Prediktif de¤er, testin duyarl>l>k ve özgüllü¤ü ile ve hastal>¤>n toplumdaki görülme s>kl>¤> ile de¤iflen bir de¤erdir. Pozitif prediktif de¤er (PPD), hastal>¤>n varl>¤>n> do¤ru tahmin edebilme oran>; negatif pre- diktif de¤er (NPD), hastal>¤>n olmad>¤>n> do¤ru tahmin ede- bilme oran>d>r. Taranan toplumda, hastal>¤>n prevalans> art- t>kça testin pozitif prediktif de¤eri de artmaktad>r (Tablo 1). lanm>flt>r (1-3): dokular taraf>ndan üretilir de üretilir (%100 duyarl>). layca elde edilebilen vücut s>v>lar>nda, ölçülebilir tümörün biyolojik davran>fl>yla koreledir. k>sad>r. santrasyonu artar ve azal>r. hip olmal>d>r. özgül). Günümüzde henüz ideal bir tümör belirleyicisi yoktur. ¤iflmektedir (fiekil 1). Klinikte kullan>labilir bir tümör belirle- yicisinin duyarl>l>¤>n>n >%50, özgüllü¤ünün >%95 olmas>, maliyetinin düflük olmas> ve optimal pozitif ve negatif predik- tif de¤erlerinin olmas> beklenir. prognozu belirleme, tedaviye yan>t> de¤erlendirme ve tedavi PPD = (S) x (P)/(S) (P) + (1-Sp) (1-P) |