olmufltur. Prostat kanseri (PCa) tan>s>nda belirteç ve görüntü- leme yöntemlerinin yetersizli¤i son y>llarda daha da fazla sor- gulanmaya bafllam>fl, yüksek hayat kalitesi beklentileri nede- niyle "klinik önemsiz kanser", "fazladan tan> ve tedavi" kav- ramlar> klinik araflt>rmalara konu olmufltur. Tedavide lokalize hastal>kta laparoskopik ve robotik yaklafl>mlar baflta olmak üzere minimal invazif yöntemler, lokal ileri hastal>kta multi- disipliner yaklafl>m iyice ön plana ç>km>fl, hormon duyars>z hastal>kta taksanlarla çok önemli yol kat edilmifltir. Böbrek tü- mörlerinde moleküler genetik çal>flmalarla tümör biyolojisi daha iyi anlafl>lmaya bafllanm>fl ve hedefe yönelik ajanlar klinik pratikte kullan>l>r hale gelmifltir. Testis tümörlerinde risk gruplar> oluflturarak en az toksisite ile en iyi sa¤kal>m> elde et- mek amac>yla kemoterapi rafine hale gelmifl, kemoterapi son- ras> agresif cerrahinin rekürrens ve sa¤kal>m üzerine olumlu katk>s> daha net olarak ortaya konulmufltur. Kas invazif olma- yan mesane kanserlerinde nüksü azaltmaya yönelik çal>flmalar h>zla devam etmektedir, erken ve agresif tedavi yan>nda, kas invazif hastal>kta geniflletilmifl lenfadenektominin sa¤kal>m avantaj> sa¤lad>¤> net olarak ortaya konulmufltur. 1993- Aral>k 2002 y>llar> aras>nda saptanan 46.305 yeni kanser hastas>n>n 5.176's> (%11,2) ürogenital kanserdir. Ürolojik kanserlerin %89,6's> erkeklerde saptanm>flt>r. Erkeklerde en s>k primer kanserler akci¤er %35,6, mesane %7,8, kolorektal %6,1, larinks %5,7 ve prostat kanseri %5,4 iken; kad>nlarda meme %28,7, kolorektal %7,2, uterus %5,3, serviks %4,8 ve akci¤er kanserleri %4,7 olarak bildirilmifltir. mek, di¤er yanda ise daha az invazif olarak daha iyi hayat ka- litesini sunmak gibi çeliflkili görünen iki kutup vard>r. Tedavi karar>n> belirleyecek olan hastan>n spektrumun neresinde ol- du¤unu net olarak belirleyip her hasta için en ideal yaklafl>m> ayr> ayr> de¤erlendirmekten geçer. Bilginin hiçbir yere sakla- namayaca¤> ça¤>m>zda, teknolojideki geliflmeler ve kanser bi- yolojisinde kat edilen mesafe, hedefleri hep bir ad>m öne koy- may> gerektirmektedir. Bu bölümün oluflturulmas>nda kan>t düzeyi yüksek çal>flmalar, Avrupa Üroloji K>lavuzlar> ve Üro- onkoloji Kitab> temel oluflturmufltur (2,3). ridir. Çünkü prostat kanseri Avrupa'da tüm erkek kanserleri- nin %11'ini ve kanser ölümlerinin %9'unu oluflturmaktad>r. Kansere ba¤l> ölümlerin 2. en s>k sebebidir (4). Ülkemizden bildirilen çal>flmada prostat kanseri rölatif s>kl>¤> 19931997 aras>nda %4,5 iken 19982002 aras>nda %6,1'e yükselmifltir (5). Hatta yak>n zamanda sonlanan Üroonkoloji Derne¤i Prostat Kanseri Çal>flma Grubu'nun araflt>rmas>nda prostat kanseri insidans> ülkemizde 100.000'de 31,4 bulunmufltur. Bu sonuç ile ülkemizdeki prostat kanseri insidans> Ortado¤u ül- keleri düzeyinden Güney Avrupa ülkeleri düzeyine ç>km>flt>r. Prostat kanseri insidans> PSA'n>n yayg>n kullan>m> ile Ameri- ka Birleflik Devletleri'nde 1987'den itibaren çok h>zl> bir flekil- de artm>fl ve 1992 y>l>nda zirve yaparak düflüfle geçmifltir. Ama ülkemizde halk>n bilinçlenmesi ve PSA kullan>m> ile insidans artmaktad>r. Yukar>da belirtilen ancak flu anda sadece bildiri biçimi ile yay>nlanan çal>flmada, ülkemizin do¤u bölgelerinde- ki insidans bat> bölgeleri ve büyük flehir insidans>n>n hayli, al- t>nda rapor edilmifltir. Bu veride yukar>daki PSA kullan>m>n>n s>kl>¤> ile aç>klanabilir. Bir erkek için yaflam boyu prostat kan- seri tan>s> alma riski %20, prostat kanserinden ölme riski ise %3'tür. bilinen üç faktör; ilerleyen yafl, etnik köken ve kal>t>md>r. prostat kanseri bulunmaktad>r. ponya'dan daha yüksektir. Birinci dereceden bir yak>n>nda prostat kanseri olan bir erkekte risk en az iki kat, birden fazla birinci derece yak>n>nda prostat kanseri olanlarda ise risk 511 kat artar. Herediter kanserler di¤erlerinden 67 y>l daha erken ortaya ç>kar. serleri kabaca her yerde benzer oranlardad>r. Bu da latent kan- serin klinik kanser haline dönüflmesinde çevresel faktörlerin etkisini göstermektedir. tüketimi özellikle prostat kanseri hastalar>n>n erkek yak>nlar>- |