background image
616
G
ENEL
P
RENSPLER
: K
IRIK
T
PLER
için ilerleme yoktu. Bunun sonucu olarak enfeksiyon sorunla-
ri tibbin ana parçasi olmu ve daha fazla çalimalar yapilmi-
tir. Ancak tibianin ilk sekestrektomilerinin tanimlanmasi en
erken 1593'de Scultetus tarafindan gösterilmitir.
98
Eski dönem anestezide çou operasyon prosedürleri,
anestezinin immobilidite ve sarholuk etkisini kullanarak dü-
zenlenmitir. Cerrahi tedavi bekleyen hastalarin dier hasta-
larin neden olduu çilik ve korkulara ahit olmasini önlemek
için operasyon odalari oluturulmutur. Bu yüzden hastalar
kouun geri kalanindan izole edilmilerdir. Ayni ça içinde
morfin, eroin, nitröz oksit ve dierlerini içeren çok sayida mo-
dern ilaç gelitirilmitir. Eter geleneksel olarak bu zamana ka-
dar anestezik ajan olarak tanimlanmitir. Eter ilk olarak 1846
yilinda William T.G. Morton tarafindan Massachuset Genel
Hastanesinde anestezi için kullanilmi ve hizla tüm dünyaya
yayilmitir. Bu madde cerrahi prosedürleri yürütmede teviki
arttirmitir. Cerrahi prosedürlerin sayisindaki arti antisep-
sinin yokluu ile birlikte mortalite ve morbiditenin artiina
neden olmutur. Pasteur ve Lister antisepsinin öncüleri ola-
rak yakitirilmilar fakat bakteriyel bulain etkisini gösterme-
de dikkate deer baari 1848'de Semmelweiss'in çalimasiyla
yapilmitir. Bu çalima ile doum eylemlerinde el yikamanin
maternal mortaliteyi %18'den %1'e azalttii gösterilmitir.
Lister ve Pasteur'un fermantasyon çalimalari ayni amaçla in-
celenmitir. Lister, karbolik asiti gelitirmi ve amputasyona
bali mortaliteyi %43'den %15'e azaltmitir. Bu önemli kefe
ramen Lister'in bulgulari on yillarca sürede reddedilmitir.
Onun konsepti kabul edilse bile, bulmacanin geri kalan par-
çalari baarili aseptik cerrahi için baka yüzyillarda bile hala
bir araya getirilememitir.
Antibiyotiklerin ilk kullanimlari anestezi ve antisepsinin
kullanimi gibi tesadüfidir. Bazi antibakteriyel tedaviler sunul-
mu fakat 1928 yilinda Alexander Fleming'in penisilin kefine
kadar antibiyotiklerin kanitlanmi yararlari anlailamamitir.
Hatta Fleming bile buluunun peinden evkle komamitir.
Ancak Florey ve Chain Fleming'in ilk raporlarini okuyunca
penisilinin streptokoklara kari etkisinin doruluunu bul-
mulardir. Daha sonra çok sayida antibiyotik gelitirilmi
fakat ayni zamanda çok sayida dirençli artii saptanmitir. El
yikama, eldiven, apka, etrafi kapali odalar, aseptik teknikler
ve erken antibiyotiklerin hepsi cerrahi enfeksiyon insdansini
azaltmitir. Ancak 1900'lü yillarin balarinda cerrahi operas-
yonlara, maske kullanmayan, sokak kiyafetleri giyen, öksüren
izleyiciler kabul edilmekteydi. 20. yüzyilin ortalarina kadar
cerrahlar çevre, hasta, cerrahi yara, antisepsi, antibiyotik ve
cerrahi tekniklerin etkilerini standardize etmeye kalkiarak
enfeksiyon ajanlarina maruz kalan hastalarin tüm kontrol
edilebilir yönlerini bütünletirmeye balamilardir. Enfeksi-
yonun problemlerin muhtemel çou cevabi olmasina ramen
geri kalan kismi hala kefedilmemitir ve bakteri ile insan ara-
sindaki kompleks ilikiyi tam olarak anlayabildiimiz u an
için gözükmemektedir.
Bu bölüm, tanimlama, etiyoloji, tani ve ortopedik enfeksi-
yonlari yönetimle ilgili olarak odaklanmitir. Fakat daha çok
posttravmatik durumlar üzerine spesifik odaklanmaya sahip
olacaktir. Tarihsel olarak ortopedik enfeksiyonun tedavisi
amputasyon yapildiinda veya geçici olarak kronik yara veya
sinüsün tedavisinde göz önünde bulundurulmutur. Bugün
bildiimiz ekstremite kurtarmada çok az deiikliin olduu
ve tam olarak tedavi edilmeyen enfeksiyonlarin sistemik ve
ölümcül olabileceidir. Kesin olarak Amerikan sivil savai ve
I. Dünya savainda açik ateli silah yaralanmalari sepsise bali
olarak yüksek mortaliteye sahipti. Her savata cerrahi ve ilaç
bilimi özellikle tüm sava yaralanmalarinin yaklaik %65'ini
oluturan ekstemite yaralanmalari için travma cerrahisi iler-
lemitir. Bu yüzden savain sonucu olarak enfeksiyon tedavisi
ve ekstremite yaralanmalari garip bir ekilde ilerleme göster-
mitir.
Ortopedik enfeksiyonu tedavi etmek için birincil olarak
bakteri ve insan arasindaki baimliliin temeli anlailmalidir.
Bakteriler vücudumuzun normal fl orasinda yaayan ve var-
liklari zorunlu olan canlilardir. Herhangi bir zamanda deri-
nin 180 farkli tip bakteri içerdii deerlendirilmitir.
45
Aiz içi
ve perinade 10 koloni form ünit (CFUs) bakteri mevcuttur.
Bakterilerin yaklaik %95'inin el tirnaklarinin altinda yaa-
dii tespit edilmitir. nsan ortalama olarak 100 trilyon hüc-
reden meydana gelmitir, fakat bizim 1000 trilyon bakterinin
üzerinde bakteriyi barindirdiimiz düünülebilir. Kanimiz
durmadan devamli olarak derideki çatlaktan gelen bakteri-
lerle infiltre edilir, müköz membranlari ve ana yapilari geçer.
Ancak neredeyse bu bakterilerin tümü hizli ve etkili bir ekil-
de konak savunma mekanizmalari tarafindan eradike edilir.
Bizim kendi vücut içi dengemizin engel olmasi sonucu dia-
ridan kontaminasyon yoluyla veya firsatçi konak bakteriyle
patojenite ve enfeksiyon tablosu geliir. Kolonizasyon zorun-
lulukla enfeksiyonun önde gelen nedeni olurken, bakterinin
bulunmasi kendi baina enfeksiyon meydana getirmez. Bir
çalimanin bulgularina göre dikkat çekici nokta hiçbir enfek-
siyon veya belirti göstermeyen hastalarin %50'sinde kültür
pozitif sonuç verir. Bu yüzden kolonizasyon ve enfeksiyon
arasindaki ayirim çok önemlidir. Bakteriyel enfeksiyon ile bir-
likte lokal veya sistemik çevreyi deitiren faktörleri anlamak
etkili profl aksi ve tedavi için bir anahtar olacak ve ortopedik
cerrahinin gelimesini salayacaktir.
SINIFLAMA
Tarihsel olarak, osteomiyelit semptomlarin durumuna bali
olarak akut veya kronik olarak sinifl anirilmitir. Kelly, oste-
omiyelit sinifl amasini etiyoloji temeline dayali olarak dökü-
mante etmitir.
61
Dört tipten, tip I hematojenik osteomiye-
lit, tip II kirik birlemesi ile ilikili osteomiyelit, tip III kirik
birlemesi olmaksizin osteomiyelit, tip IV kirik olmaksizin
postoperatif veya posttravmatik osteomiyelittir. Weiland ve
arkadalari 1984 yilinda kemiin yapisiyla ilgili baka bir si-
nifl ama sistemi önermilerdir.
123
Bu sinifl ama sisteminde 3
tip mevcuttur. Tip I yumuak doku enfeksiyonu kaniti olup
kemik enfeksiyon kaniti olmaksizin meydana çikar. Tip II
fraktürlerde dairesel, kortikal ve endostal enfeksiyon. Tip III
fraktürlerde segmental defekt ile ilikili kortikal ve endostal
enfeksiyon mevcuttur.
1989'da May ve arkadalari, tibia üzerine odakli baka
bir klasifikasyon sistemi önermilerdir.
71
Bu sistem yumuak
dokuyu takip eden kemik yapisi ve kemik debritmani üzeri-
ne kurulmutur. 5 farkli kategoriyi önermilerdir. Tip I post-
travmatik tibia osteomiyelit tibia ve fibula fonksiyonel yüke
dayanabilir ve rekonstrüksiyon gerektirmeyen olarak tanim-