![]() ri tibbin ana parçasi olmu ve daha fazla çalimalar yapilmi- tir. Ancak tibianin ilk sekestrektomilerinin tanimlanmasi en erken 1593'de Scultetus tarafindan gösterilmitir. zenlenmitir. Cerrahi tedavi bekleyen hastalarin dier hasta- larin neden olduu çilik ve korkulara ahit olmasini önlemek için operasyon odalari oluturulmutur. Bu yüzden hastalar kouun geri kalanindan izole edilmilerdir. Ayni ça içinde morfin, eroin, nitröz oksit ve dierlerini içeren çok sayida mo- dern ilaç gelitirilmitir. Eter geleneksel olarak bu zamana ka- dar anestezik ajan olarak tanimlanmitir. Eter ilk olarak 1846 yilinda William T.G. Morton tarafindan Massachuset Genel Hastanesinde anestezi için kullanilmi ve hizla tüm dünyaya yayilmitir. Bu madde cerrahi prosedürleri yürütmede teviki arttirmitir. Cerrahi prosedürlerin sayisindaki arti antisep- sinin yokluu ile birlikte mortalite ve morbiditenin artiina neden olmutur. Pasteur ve Lister antisepsinin öncüleri ola- rak yakitirilmilar fakat bakteriyel bulain etkisini gösterme- de dikkate deer baari 1848'de Semmelweiss'in çalimasiyla yapilmitir. Bu çalima ile doum eylemlerinde el yikamanin maternal mortaliteyi %18'den %1'e azalttii gösterilmitir. Lister ve Pasteur'un fermantasyon çalimalari ayni amaçla in- celenmitir. Lister, karbolik asiti gelitirmi ve amputasyona bali mortaliteyi %43'den %15'e azaltmitir. Bu önemli kefe ramen Lister'in bulgulari on yillarca sürede reddedilmitir. Onun konsepti kabul edilse bile, bulmacanin geri kalan par- çalari baarili aseptik cerrahi için baka yüzyillarda bile hala bir araya getirilememitir. mu fakat 1928 yilinda Alexander Fleming'in penisilin kefine kadar antibiyotiklerin kanitlanmi yararlari anlailamamitir. Hatta Fleming bile buluunun peinden evkle komamitir. Ancak Florey ve Chain Fleming'in ilk raporlarini okuyunca penisilinin streptokoklara kari etkisinin doruluunu bul- mulardir. Daha sonra çok sayida antibiyotik gelitirilmi fakat ayni zamanda çok sayida dirençli artii saptanmitir. El yikama, eldiven, apka, etrafi kapali odalar, aseptik teknikler ve erken antibiyotiklerin hepsi cerrahi enfeksiyon insdansini azaltmitir. Ancak 1900'lü yillarin balarinda cerrahi operas- yonlara, maske kullanmayan, sokak kiyafetleri giyen, öksüren izleyiciler kabul edilmekteydi. 20. yüzyilin ortalarina kadar cerrahlar çevre, hasta, cerrahi yara, antisepsi, antibiyotik ve cerrahi tekniklerin etkilerini standardize etmeye kalkiarak enfeksiyon ajanlarina maruz kalan hastalarin tüm kontrol edilebilir yönlerini bütünletirmeye balamilardir. Enfeksi- yonun problemlerin muhtemel çou cevabi olmasina ramen geri kalan kismi hala kefedilmemitir ve bakteri ile insan ara- sindaki kompleks ilikiyi tam olarak anlayabildiimiz u an için gözükmemektedir. posttravmatik durumlar üzerine spesifik odaklanmaya sahip olacaktir. Tarihsel olarak ortopedik enfeksiyonun tedavisi amputasyon yapildiinda veya geçici olarak kronik yara veya sinüsün tedavisinde göz önünde bulundurulmutur. Bugün ve tam olarak tedavi edilmeyen enfeksiyonlarin sistemik ve ölümcül olabileceidir. Kesin olarak Amerikan sivil savai ve I. Dünya savainda açik ateli silah yaralanmalari sepsise bali olarak yüksek mortaliteye sahipti. Her savata cerrahi ve ilaç bilimi özellikle tüm sava yaralanmalarinin yaklaik %65'ini oluturan ekstemite yaralanmalari için travma cerrahisi iler- lemitir. Bu yüzden savain sonucu olarak enfeksiyon tedavisi ve ekstremite yaralanmalari garip bir ekilde ilerleme göster- mitir. Bakteriler vücudumuzun normal fl orasinda yaayan ve var- liklari zorunlu olan canlilardir. Herhangi bir zamanda deri- nin 180 farkli tip bakteri içerdii deerlendirilmitir. Bakterilerin yaklaik %95'inin el tirnaklarinin altinda yaa- dii tespit edilmitir. nsan ortalama olarak 100 trilyon hüc- reden meydana gelmitir, fakat bizim 1000 trilyon bakterinin üzerinde bakteriyi barindirdiimiz düünülebilir. Kanimiz durmadan devamli olarak derideki çatlaktan gelen bakteri- lerle infiltre edilir, müköz membranlari ve ana yapilari geçer. Ancak neredeyse bu bakterilerin tümü hizli ve etkili bir ekil- de konak savunma mekanizmalari tarafindan eradike edilir. Bizim kendi vücut içi dengemizin engel olmasi sonucu dia- ridan kontaminasyon yoluyla veya firsatçi konak bakteriyle patojenite ve enfeksiyon tablosu geliir. Kolonizasyon zorun- lulukla enfeksiyonun önde gelen nedeni olurken, bakterinin bulunmasi kendi baina enfeksiyon meydana getirmez. Bir çalimanin bulgularina göre dikkat çekici nokta hiçbir enfek- siyon veya belirti göstermeyen hastalarin %50'sinde kültür pozitif sonuç verir. Bu yüzden kolonizasyon ve enfeksiyon arasindaki ayirim çok önemlidir. Bakteriyel enfeksiyon ile bir- likte lokal veya sistemik çevreyi deitiren faktörleri anlamak etkili profl aksi ve tedavi için bir anahtar olacak ve ortopedik cerrahinin gelimesini salayacaktir. olarak akut veya kronik olarak sinifl anirilmitir. Kelly, oste- omiyelit sinifl amasini etiyoloji temeline dayali olarak dökü- mante etmitir. birlemesi olmaksizin osteomiyelit, tip IV kirik olmaksizin postoperatif veya posttravmatik osteomiyelittir. Weiland ve arkadalari 1984 yilinda kemiin yapisiyla ilgili baka bir si- nifl ama sistemi önermilerdir. kemik enfeksiyon kaniti olmaksizin meydana çikar. Tip II fraktürlerde dairesel, kortikal ve endostal enfeksiyon. Tip III fraktürlerde segmental defekt ile ilikili kortikal ve endostal enfeksiyon mevcuttur. ne kurulmutur. 5 farkli kategoriyi önermilerdir. Tip I post- travmatik tibia osteomiyelit tibia ve fibula fonksiyonel yüke dayanabilir ve rekonstrüksiyon gerektirmeyen olarak tanim- |