294 III. Spesifik Kardiyak Bozukluklarda Anestezi Yönetimi 7. Off-pump koroner bypass klasik koroner KABG ile kıyaslandığında, mortalite ve yaşam kalitesinde farklılık bulunmaz. Ancak, off-pump koroner bypass’la ventilasyon süresi, hastanede kalış süresi ve morbidite daha azdır. 8. Bypass öncesinde, sırasında ve sonrasında iskeminin birçok nedeni olabilir. 9. Kısa süreli iskemi süreci daha sonraki uzun süreli iskemi ve doku reperfüzyonu ile oluşan hasardan koruyabilir. İskemik ön-koşullandırma hayvanlar ve insanlarda gösterilmiştir. I. 1 2 Giriş A. Koroner arter hastalığının yaygınlığı ve ekonomik etkileri. Son dekatlarda koroner kalp hastalığından ölüm oranı azaldı ise de, ABD’de halen ölüm nedenleri arasında yer almaktadır. ABD’de 16 milyon kişide anjina pektoris, miyokard enfarktüsü öyküsü, veya her ikisi vardır [1]. Yılda 400,000’den fazla KABG revaskülarizasyon girişimi yapılmaktadır [1]. Koroner arter hastalığının ekonomik sonuçları çok büyüktür. ABD’de kardiyovasküler hastalığın yıllık maliyetinin 400 milyar dolara yakın olduğu tahmin edilmektedir ki bu, ciddi hastalıklara bağlı toplam sağlık maliyetlerinin %17’sini oluşturur [2]. Ayrıca, koroner kalp hastalığı Sosyal Sigortalar Kurumunun iş göremezlik ödemelerinin neredeyde beşte birinden sorumludur [1]. B. Koroner arter hastalığının belirtileri ve progresyonu. Koroner arter hastalığına bağlı anjina pektoris ve diğer belirtilerin detaylı açıklaması Bölüm 3’te yer almaktadır. Kapak hastalığı olan hastalardaki genellikle ön görülebilen zaman aralığı ve belirtilerin progresyonundan farklı olarak, koroner arter hastalığı olanlarda belirtilerin başlangıcı değişken olduğu gibi hastalığın progresyonu, anjina veya miyokard enfarktüsü gibi farklı olaylarla karakterizedir. Hastaların çoğunda iskemi belirtileri yoktur; bu “sessiz” iskemik olaylar tanı koymak için dikkat ve cerrahi öncesi ve sonrasında hızlı tedaviyi gerektirir. miyokard enfarktüslerinin sadece %18’i uzun süredir devam eden anjinadan öncedir [1].Bu hastaların preoperatif değerlendirmeleri tüm yönleri ile (ör., efor testi ve kardiyak kateterizasyon) Bölüm 3’te tartışılmıştır. C. KABG tarihsel perspektifi. Başarısız veyayetersiz miyokardiyal revaskülarizasyon girişimleri 1960’lardan eskidir. Cleveland kliniğinde Favalaro ve Effler 1967’de safen ven ile bypass greftleme girişimlerine başlamıştır. Green 1968’de internal mamarian arterin (İMA) direkt olarak koroner artere anastomozunu gerçekleştirmiştir. 1970’lerin sonu ve 1980’lerin başında bir takım çalışmaların İMA greflemesi ile safen ven greflerine göre daha fazla açık kalma oranı bildirmelerini takiben İMA greftine ilgi, yeniden başlamıştır. Üstelik İMA grefi uygulanan hastalarda, ventrikül fonksiyonundan bağımsız olarak, uzun-dönem sağ kalım daha belirgin bulunmuştur. Kardiyak cerrahide daha ileri iyileşmeye (“fast-track”) ilgi, belki de kaynağın kullanılması ile alakalı klinik sonuçlarda düzelmenin fark edilmesine yol açmıştır [3]. Yeni miyokardiyal stabilizasyon gereçlerinin keşfi,miyokardiyal revaskülarizasyon için seçilmiş olgularda KPB’i gereksiz kılmıştır. 1990’larda pek çok merkezin minimal invasif revaskülarizasyon teknikleri ve transmiyokardiyal revaskülarizasyonla ilgili denemeleri olmuştur. Bu süreçte, koroner revaskülarizasyon sırasında TEE kullanımına ilgi artmıştır. Kardiyak cerrahiye aday hastalarda fizyolojik dengesizliğin boyutu, yaşlı popülasyonun artması, reoperasyon sıklığında artış, daha düşük derecede hastalığı olanlara çok sayıda damar anjiyoplastisi yapılması ve intrakoroner stent takılmasına bağlı, artmaya devam etmektedir. D. KABG cerrahisinde morbidite ve mortalite riskinin değerlendirilmesi 1. Giriş. KABG cerrahisi için çok büyük sayıda olan risk sınıflama şemasının kapsamlı olarak tekrar gözden geçirilmesi, bu kitabın kapsamı dışındadır; ancak, en popüler risk sınıflama kalıpları ile ilgili tartışma aşağıda yer almaktadır. 2. Risk faktörü modelleri. Risk sınıflama kalıpları belli risk faktörlerine spesifik olarak farklılık gösterir ve de risk faktörlerinin tümü her çalışmada yer almazsa da, belli fak-