- Page 1
- Page 2 - Page 3 - Page 4 - Page 5 - Page 6 - Page 7 - Page 8 - Page 9 - Page 10 - Page 11 - Page 12 - Page 13 - Page 14 - Page 15 - Page 16 - Page 17 - Page 18 - Page 19 - Page 20 - Page 21 - Page 22 - Page 23 - Page 24 - Page 25 - Page 26 - Page 27 - Page 28 - Page 29 - Page 30 - Page 31 - Page 32 - Page 33 - Page 34 - Page 35 - Page 36 - Page 37 - Page 38 - Page 39 - Page 40 - Page 41 - Page 42 - Page 43 - Page 44 - Page 45 - Page 46 - Page 47 - Page 48 - Page 49 - Page 50 - Page 51 - Page 52 - Page 53 - Page 54 - Page 55 - Page 56 - Page 57 - Page 58 - Page 59 - Page 60 - Page 61 - Page 62 - Page 63 - Page 64 - Page 65 - Page 66 - Page 67 - Page 68 - Page 69 - Page 70 - Page 71 - Page 72 - Flash version © UniFlip.com |
![]()
90
II. Kardiyak Cerrahide Anestezi Yönetimi
Kan basıncı 180/110’dan daha düşük olan hipertansiyon, perioperatif risk artışı açısından önemli bir prediktör olarak bulunmamıştır, fakat kronik kardiyovasküler hastalık için bir belirteç olabilir. 6. Karotis stenozu varlığı, postoperatif inme riskini karotis stenozu olmayan hastalara göre %2’den %50’den fazla stenozlu hastalarda %10’a, %80’den fazla stenozu olan hastalarda %11-19’a artırır. 7. İskemik kalp hastalığı için iki klinik risk faktöründen (yaş >70 ve konjestif kalp hastalığı) en az birini içeren hastalarda farmakolojik perfüzyon görüntülemenin seçici kullanımı, bu işlemin kardiyak prognoz tahminindeki yararını en üst düzeye çıkarabilir. 8. PCI, koroner arter hastalığı olan hastayı sadece cerrahiye hazırlamak için bir araç olarak kullanıldığında yararlı değildir. 9. Anti-platelet tedaviye ara vermeyi gerektiren elektif cerrahi, yalın metal stent (BMS) yerleştirilmesinin ilk 1 ayında ve de ilaçlı stent (DES) yerleştirilmesinin ilk 12 ayında planlanmamalıdır. 10. ACE inhibitörleri ve anjiotensin II reseptör blokörleri perioperatif hipotansiyona neden olabilmektedir, bu nedenle bu ilaçları ameliyat sabahı vermemek, fakat hastanın postoperatif övolemik olduğu en kısa sürede başlamak gerekir.
5.
KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLAR TOPLUMUMUZUN bir numaralı sağlık problemidir. En son CDC
verilerine göre, kalp hastalığı tek başına 26,8 milyon Amerikalıyı, ya da nüfusun yaklaşık %12’sini etkilemektedir [1]. 2007’de hastanede yatan 34 milyon Amerikalının 3,9 milyonu (%11,5) kalp hastasıdır. Kalp hastalığı 65 yaş üstü hastalarda ölümün başta gelen nedenidir, yaşa göre düzeltilmiş ölüm hızı 10,000’de 100’dür veya yıl başına %1’dir. Ayrıca, Birleşik Devletler’de 2007’de yapılan 45 milyon cerrahi işlemin yaklaşık 6,9 milyonu kardiyovasküler sistemle ilgilidir. 405,000’i koroner arter bypass cerrahisidir ve 2003’den bu yana anjiyoplasti ve stent sayısındaki artış ile ilişkili olarak %13 azalma gösterilmektedir [2]. Aksine, kapak onarım cerrahisinin kapak replasman cerrahisi sayısına göre daha hızlı büyüyen oranda artışıyla sayısı artmıştır [3]. Kalp cerrahisinde preoperatif değerlendirme ve tedavinin ana hedefleri cerrahi esnasında ve postoperatif dönemde hastanın riskini belirlemek ve azaltmaktır. Perioperatif morbidite ve anestezi yaklaşımında önemli olan faktörler her hasta için dikkatli bir şekilde değerlendirilmelidir.
I.
Hastanın tanıtımı A. Klinik perioperatif risk değerlendirmesi – çok faktörlü risk indeksleri Birçok potansiyel risk faktörünün önemini belirleyen çok faktörlü risk indeksleri, son üç yılda giderek daha karmaşık hale gelmiştir ve çok sayıda risk faktörünü tek bir risk tahminine birleştirmek, hastaların kalp cerrahisini takiben bireysel morbidite ve mortalite risklerini belirlemek, tedaviye rehberlik etmek ve toplumlarda cerrahi sonuçlarının “risk ayarlaması”nı yapmak için artan sıklıkta kullanılır hale gelmişlerdir. İlk çok faktörlü risk skorlarından biri 1983’te Paiement tarafından geliştirilmiştir [4] ve sekiz basit klinik risk faktörü belirlenmiştir: 1. Kötü sol ventrikül fonksiyonu 2. Konjestif kalp yetmezliği 3. Anstabil anjina veya 6 ay içinde MI 4. >65 yaş 5. Ciddi obezite 6. Tekrarlayan cerrahi 7. Acil cerrahi 8. Şiddetli veya kontrolsüz sistemik hastalık Yeni modeller halen bu sekiz faktörün birçoğunu bünyesinde toplar.
|