munu ortaya ç>kart>yordu. Empedokles'e göre do¤um ve ölüm diye bir fley yoktu;
do¤ufl sonsuz say>da küçük parçac>klar>n biraraya gelmesi ölüm ise canl>n>n bütü-
nü oluflturan parçac>klara ayr>lmas>d>r. Bu noktada birleflme ve ayr>lmay> sa¤layan
güçler sevgi ve nefret güçleridir. Sevgi, parçac>klar> birlefltirmeye çal>fl>rken nefret
ise ay>rmaya çal>flmaktad>r. Ona göre evrendeki tüm olaylar bu iki karfl>t kuvvetin
mücadelesinden meydan gelmekteydi. Empedokles'in gelifltirdi¤i "gözenek", "si-
metri" ve "benzerlerin birleflmesi" gibi kuram ve görüflleri ile dünya düflünce tari-
hinde etkili bir isim olmufl; tüm maddelerin görülmeyen yap>tafllar>n>n birleflebilme
yetkinli¤i konusunda "model sunumlar" gelifltirmifltir. Onun ileri sürdü¤ü "atefl" da-
ha sonraki yüzy>llarda kimya için anlaml> olan yanma süreçlerinin daha iyi kavran-
mas>na katk>da bulunmufltur. Ortaça¤da Stalh taraf>ndan "filojiston" olarak adland>-
r>lan bu konu Lavoiser'in oksijeni keflfetmesine kadar 'na
da etkilemifltir (Arda, 1997:56).
y>s>nda Klazomenai'de yaflam>fl olan Anaksagoras
(Yaklafl>k MÖ. 500-428) elementler teorisini gelifltirmifl ve her elementin görün-
mez, küçük "tohumlar>n" kar>fl>m>ndan meydana geldi¤ini öne sürmüfltür. Tohum-
lar teorisi, beden dokular>n>n besinlere hiç benzerlik göstermedikleri halde onlar-
dan nas>l faydalan>ld>¤>n> gösteren ve besinlerin yard>m>yla dokular>n nas>l gelifltik-
lerini aç>klama yolunda at>lm>fl önemli bir ad>md>r. Ona göre sindirim s>ras>nda be-
sinlerden gözle görülemeyen baz> tohumlar salg>lanmakta ve bunlar farkl> beden
yap>lar>na kat>lmaktad>rlar (Jackson, 1999:10).
T>bba yönelik bir baflka felsefi aç>klama MÖ. 5. yüzy>l>n geç dönemlerinde De-
mokritos ve Leukippos taraf>ndan gelmifltir. Onlar, maddenin temel yap>tafllar>n>n
atomlar olduklar>n> ileri sürmüfllerdir. Atomlar devaml> hareket halindedir ve onla-
r>n çarp>flmalar> ile çeflitli kombinasyonlar> sonucu "yarat>l>fl" meydana gelmekte-
dir. Atomlar>n durum ve boyut farkl>l>klar> canl>lar>n fizyolojisini ve sa¤l>klar>n> be-
lirlemektedir. MÖ. 3. Yüzy>lda Erasistratos ve yaklafl>k iki yüz y>l sonra da onun yo-
lunu izleyen Yunanl> hekim Asklepiades taraf>ndan "atomlar," parçac>klar ve göze-
nekler kavram> haline dönüfltürülerek sonuç olarak ileride de¤inece¤imiz t>pta
"metodist ekolü" ortaya ç>km>flt>r (Jackson, 1999:10).
Bu dönemdeki do¤a filozoflar> taraf>ndan gelifltirilen bir baflka anlay>fl da "pnö-
man>n" ("hava/ruh") her fleyin kayna¤> oldu¤u görüflüdür. O güne kadar kabul edil-
mifl olsa da pnöma kavram> Apollonial> Diogen (yaklafl>k MÖ 440) önceki fikirleri
canland>rm>fl ve pnöman>n yaflam, zeka ve kutsall>k oldu¤unu savunmufltur. Bunlar
d>fl>nda canl>da ruh ve zihin de bulunmaktad>r ve tüm bunlar varl>¤a canl>l>k veren
fleylerdir. Bunlar>n nitelik ve nicelikleri de¤iflkendir ve insan ya da hayvan>n fizik-
sel durumunu belirler. Bu teorinin birçok zay>f taraf> bulundu¤u zaman>nda bile bi-
liniyordu. llarda ise Pnömatizm olarak bilinen t>bbi ekolün temelini teflkil
etmifltir. Gerek s>v>lar gerekse pnöma teorisi olsun ortaya ç>k>fl>ndaki en büyük et-
B ö l ü m 1
T
IBB<
B
G
EL
25