Benign ve Malign Neoplazilerin Özelikleri 195 Resim 6.9 Memenin invaziv duktal karsinomunun kesit yüzü. Lezyon retrakte görünümdedir, çevre meme dokusunu infiltre etmektedir ve taş sertliğinde palpe edilmektedir. Resim 6.10 Resim 6.9’da görülen meme karsinomunun mikroskopik görünümü. Yuvalanmalar ve kordonlar halindeki tümör hücrelerinin meme stromasını ve yağ dokusunu infiltre ettiği görülebilmektedir (Resim 6.8 ile karşılaştırınız) Belirgin bir kapsül olmadığına dikkat ediniz. (Dr. Susan Lester’ın izniyle, Brigham and Women’s Hospital, Boston, Massachusetts.) kas dokusundan, basık ve ince normal myometrium tabakası ile keskin bir şekilde ayrılır, ancak kapsüllü değildir. Az sayıda benign tümör ise kapsüllü olmadıkları gibi iyi sınırlı da değillerdir. Keskin sınırlı olmamak hemanjiom gibi vasküler neoplazilerde görülen bir durumdur ve bu da eksizyonlarını güçleştirir. Bu istisnalara yer vererek işaret etmek istenilen şudur: Enkapsülasyon benign tümörler için bir kural olsa da, bir tümörün kapsülsüz olması onun malign olduğu anlamına gelmemektedir. Ne yazık ki, tümörler hiç de uygar olmayan doğaları nedeniyle, insanlar tarafından konulan kurallara uymazlar. Bu bölüm boyunca, bu gibi sapmaları sık sık göreceğiz. Metastaz yapmalarının yanı sıra, invaziv olmaları kanserleri benign tümörlerden ayıran en güvenilir özelliktir (Resim 6.9 ve 6.10). Kanserler iyi gelişmiş bir kapsüle sahip değildirler. Bazı durumlarda, yavaş büyüyen malign bir tümörün, onu çevreleyen dokunun stroması tarafından sarmalandığı izlenimi alınabilir. Ancak, mikroskopik inceleme sırasında kanserin yengeçvari uzantılarla penetrasyona sebep olduğu ve çevre yapılara infiltre olduğu görülebilir. Bu infiltratif büyüme paterni sebebiyle malign tümörleri eksize ederken çevre normal dokudan da geniş bir alan çıkartmak gerekir. Rezeke edilen tümörlerin cerrahi sınırlarında tümör olup olmadığı cerrahi patoloji uzmanları tarafından detaylıca incelenir (temiz cerrahi sınırlar). olarak saptanabilen metastaz vardır. Ayrıca %20 hastada ise tanı anında okkült (gizli) metastaz mevcuttur. Genel olarak bir primer tümör ne kadar anaplastik ve ne kadar büyük ise metastatik yayılım olasılığı da o kadar yüksektir. Ancak tabi ki, birçok kuralda olduğu gibi bu kuralda da istisnalar mevcuttur. Son derece küçük kanserlerin de metastaz yapabildikleri bilindiği gibi, kaygı verici büyüklükteki lezyonlar metastaz yapmayabilirler. Bütün malign tümörler metastaz yapabilirler, ancak bazılarının metastazı çok nadirdir. Örneğin, derinin bazal hücreli karsinomu ve merkezi sinir sisteminin primer tümörlerinin büyük kısmı, lokal olarak oldukça invaziv olmalarına karşın, çok nadiren metastaz yaparlar. Lokal invazyon ve metastaz özelliklerini bazen ayrı düşünmek gerekmektedir. “Kan kanserleri” denen lenfoma ve lösemi için özel bir durumdan söz edilebilir. Bu tümörler kanı oluşturan hücrelerden gelişirler ve kan akımına karışıp kanın gittiği her yere ulaşabilirler. Bu nedenle bazı istisnalar dışında lenfoma ve lösemiler tanı anında yaygın hastalık ve her zaman malign kabul edilirler. Malign neoplaziler şu üç yoldan biriyle yayılım gösterirler: (1) vücut boşluklarına ekilerek (2) lenfatik yayılım- Metastaz Metastaz, tümörlerin ana tümör kitlesiyle fiziksel olarak bağlantısı olmayan uzak bölgelere yayılımı anlamına gelmektedir ve bir tümörün tartışmasız olarak malign olduğunu gösterir. Çünkü tanımı gereği benign tümörler metastaz yapmazlar. Kanserlerin invaziv karakteri onların kan damarlarına, lenfatiklere ve vücut boşluklarına penetrasyonuna olanak tanır ve yayılmaları için fırsat yaratır. (Resim 6.11). Yeni tanı almış solid tümörü olan hastaların (melanom dışı deri kanserleri hariç tutulduğunda) yaklaşık %30’unda klinik Resim 6.11 Metastatik kanser ile dolu bir karaciğer