BÖLÜM 1 Klinik Nöropsikolojiye Giriş Dr. Emre Kumral, Psikolog Oral Zirek Klinik Görüşme ve Hastaya Yaklaşım Test Seçimi, Uygulanması ve Olgunun Hazırlanması Test Seçimi Nöropsikolojik Değerlendirme ve Olgu Türkçe Test Uyarlamaları Puanlama Sensitivite ve Spesifisite, Test Puanlarının Anlamı Beyin ve sinir bilimleri ile uğraşan bilim adamlarının en önemli amacı normal ve hastalıklı beyinde nasıl işlevsel ve yapısal olaylar gerçekleşmekte ve bunun temelleri nedir sorusuna yanıt aramaktır. Bu amaçla son 50 yılda, EEG, BT, MRG, SPECT ve PET gibi bir çok araştırma aracılığıyla insan beyninin nasıl işlev gördüğü anlaşılmaya çalışılmıştır. Doğaldır ki en önemli nokta insan beyninin en önemli işlevi olan insan davranışlarının temelinde, kökeninde nasıl mekanizmaların rol oynadığının anlaşılmaya çalışılmasıdır. İnsan davranışlarının kökenindeki nöral yapılar, soru ve yanıtlılık durumlarımızın temelini oluşturur. Bunlar günlük yaşamdaki çevremizdeki olayları ve yaşamı sürdürmemizin doğal temellerini de oluşturur. Bu süreçler, nöropsikolojik değerlendirmeler, klinik gözlemler, sorgulamalar ve standardize edilmiş veya edilmemiş skalaların kullanılmasıyla ortaya konabilmektedir. Bugün klinik nöropsikolojide, insan davranışları ve hasarları sonucunda ortaya çıkan bozuklukların çok boyutlu yönü olduğu kabul edilir ve araştırmasında da tek bir işlevsel yönden ziyade çok yönlü işlevsel bozukluklar görülmeye, ortaya çıkarılmaya çalışılır. Beyin hasarları sonunda, hastalığın doğası, boyutu, lokalizasyonu, süresi ile hastanın yaşı, cinsiyeti, fiziksel genel durumu, psikososyal geçmişi, bireysel genetik ve nöroanatomik özelllikleri ve fizyolojik farklılıkları sonucunda her hastada farklı davranış bozuklukları ortaya çıkar. Her bireyde oluşan davranış bozuklukları kendine özgül özellikler taşır ve benzer lezyonu olan başka hastalarla aynı tabloyu göstereceği anlamına da gelmez. Bilinç, dış sistemden gelen uyarıları algılayan ve uyanık olup farkındalığı sürdürebilme süreci olarak tanımlanmıştır. Bilinç esasında bireyin kendiliğinin farkında olmasını içerdiği gibi, dış dünyadakilerinde farkına varma durumudur. Bu nedenle klinikde, “farkındalık-uayanıklık deyimleriyle karşılığını” bulmaktadır (Plum, Posner, 1980). Bazı yazarlar bilinçlilik deyimini uyanıklığın en üst düzeyi olarak tanımlamaktadır (Brown, 1991; Schachter, 1989). Farkındalık daha spesifik işlevlere sınırlı kalabilir; örneğin, hastanın sağ hemisfer lezyonları sonucunda, sol tarafının farkında veya körlüğünün farkında olamama durumları gibi. Bilinç genel bir beyin aktivitesi olup, bozukluğunda genel bir bozukluk olup, belli bir bölümlere ayrılamaz. Bilinç düzeyleri hafif uykuya eğiliminden, somnolans, stupor ve komaya giden süreçlerle tanımlanır (Albert, Silverberg et al., 1976). Günlük sirkadiyen ritimler, metabolik değişiklikler, yorgunluk, ateş yükselmesi gibi durumlar bilinçde ve mental kapasitede değişiklikler, oynamalar yapabilir. Bilinç bozuklukları temelde beyni etkileyen patolojilere bağlı fonksiyonel bir bozukluğa işaret eder. Dikkat, organizmanın dışdan gelen uyarılara karşı olan beklentisi, onu işleme ve yanıt verebilmedeki kalitesini belirleyen bir mental süreci temsil eder. Dikkat süreci, bilginin işlenmesi otomatikrefleks veya istemli yapılabildiği gibi, o konuyla ilgili fokusun başka bir yere çevrilebilmesi, duysal ve semantik duysal stimuluslara yanıt verebilme kapasitesini de içerir (Johnston, Dark 1986; Gazzaniga, 1987). Dikkat sürecinde”tonik dikkat” sürdürüldüğü zaman vijilansın sağlandığı, “fazik dikkat” 3